Son Dakika
Türkiye’nin ev sahipliğinde 15-16 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen G20 Zirvesi’nde mülteci krizi, Suriye savaşı gibi konuların yanı sıra iklim değişikliği de konuşuldu. Zirve gündeminin alt sıralarında kalsa da, bu başlık önemli, zira Aralık sonunda Birleşmiş Milletler’in çağrısıyla Paris’teki “İklim Değişikliği Konferansı”nda bir araya gelecek ülkeler, dünyanın geleceğini tehdit eden iklim krizine karşı yapılması gerekenler ele alındı. Manifestoda seller başta olmak üzere doğa felaketlerine karşı önlem alınması gereğine dikkat çekildi. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan raporlarda Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında gösteriliyor. Ülkemizdeki iklim değişikliğinin beklenen etkileri, şiddetli sağanak yağışlar, sel, taşkın, fırtına, hortum, don, dolu, kuraklıklar gibi ekstrem hava olaylarında artış şeklinde kendini gösteriyor. Nitekim ülkemizde Uluslararası Afet Veri Bankası kayıtlarına göre 1900-2015 yılları arasında sel ve taşkınlarda bin 400’ün üzerinde insan hayatını kaybetti, 2 milyona yakın sayıda insan olumsuz olarak etkilendi ve bu sellerin ülke ekonomisine neden olduğu zarar ise 2,2 milyar dolara ulaştı. Nitekim Artvin’de Borçka ve Hopa’da gerçekleşen son sel ve heyelan da konunun aciliyetini bir kez daha gözler önüne serdi.
EGD Küresel Isınma Kurultay’nda uyarı gelmişti.
Bugün güncel olarak Artvin’de yaşanan, genel çerçevede de G20’de özel oturum konusu olan iklim değişikliği meselesi ile ilgili çekinceler, yaklaşık bir ay önce gerçekleşen EGD Küresel Isınma Kurultayı’nın sonuç bildirgesine de yansımıştı. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay tarafından kaleme alınan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından düzenlenen VII. Küresel Isınma Kurultayı Sonuç Bildirgesi’nde önümüzdeki yıllarda Doğu Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde sağanak yağışlarda artışlar beklendiği ve önlemler alınması gerektiği açıklanmıştı. Bu önlemler afet risk haritaları oluşturulması, taşkın alanlarının yerleşime açılmaması, dere yataklarına yol, HES yapımından kaynaklanan molozların dökülmemesi, dere ıslahı adı altında dere yataklarının beton ile kapatılmasının önüne geçilmesi, çok eğimli alanlarda yüzeysel akışı arttırıcı tarım uygulamalarından vazgeçilmesi, derelerin denizlere döküldüğü alanlardaki köprü ve menfezlerin dere akışlarını engellemesinin önlenmesi şeklinde sıralanmıştı.
Yarına ilişkin öngörü
Sonuç bildirisinde yarına ilişkin uyarılar da yer aldı. İklim değişikliğinin tüm dünyayı ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan olumsuz etkilediği ve önlem alınmazsa bu olumsuz etkilerin artarak devam edeceği bilindiği vurgulandı. Bu nedenle sera gazı salımlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Ülkemizde iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanabilecekler ise oturumlarda tartışılırken; tespitler sonuç bildirisine şu başlıklarla yansıdı:
– Akarsu akışlarında düzensizlik, göllerin kuruması, içme, kullanma ve sulama suyu miktarlarının azalması,
– Kuraklıklara bağlı olarak yeraltı su kaynaklarının daha fazla kullanılması ile birlikte su kaynaklarında daralma,
– Şiddetli sağanakların etkisiyle özellikle Doğu Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında sel ve taşkın olaylarında artış,
– Tarımsal üretimde kuraklık, sel ve taşkın, dolu, fırtına gibi zararlar nedeniyle azalma,
– Bazı tarım alanlarının verimsizleşme nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi,
– Tarım alanlarının azalması, verim kayıpları ve hastalıklar nedeniyle daha fazla gübre ve ilaç kullanımı,
– Deniz seviyelerinde artış ve derelerin taşıdığı su miktarındaki azalmaya bağlı olarak tuzlu deniz suyunun dere yatakları boyunca iç kesimlere ulaşması, tarım alanlarında tuzlanma,
– Yem üretimindeki azalma ve meraların artan kuraklıktan zarar görmesi sonucunda hayvancılığın zarar görmesi
– İç suların kuraklık nedeniyle azalması ve denizlerin ısınmasına bağlı olarak su ürünleri üretiminde azalış,
– Üretimdeki azalmaya bağlı olarak et ve gıda fiyatlarında artış,
– Ormanlarda yangın, böcek ve mantar zararlarının artması,
– Biyoçeşitlilikte azalma ve bazı türlerin yok olma riski ile karşı karşıya kalması,
– Bazı canlı türlerinin göç etmek zorunda kalması, ancak parçalanan habitatlar nedeniyle göç edememesi,
– Kırsal alanlardan kentlere göçlerin artması ve işsizlik,
– Kuraklık ve açlık sorunları nedeniyle başta Afrika’dan olmak üzere uluslararası iklim göçlerinde artış,
– Rüzgâr ve su erozyonunda artış,
– Kentlerde fırtınalar nedeniyle ağaç devrilmeleri, çatı uçmaları gibi olaylarda artış,
– Yanlış yapılaşma, dere ve taşkın yataklarının yerleşime açılması ile betonlaşma nedeniyle kentlerde sel ve taşkınların daha fazla yaşanması,
– Artan sıcaklıklara bağlı olarak yaz aylarında klima kullanımının yaygınlaşması ve elektrik kesintileri,
– Denizlerde ve karalarda istilacı tür olarak tanımlanan yabancı canlı türlerinin sayısında artış,
– Akdeniz Bölgesinde aşırı sıcak günlerin artışına bağlı olarak turist sayısında azalma, buna karşılık Karadeniz Bölgesinde turist sayısında artış,
– Kar yağışındaki azalmaya bağlı olarak kış turizmi alanlarının kullanım dışı kalması,
– Rafting gibi doğa sporlarının zarar görmesi
– Salgın hastalıklar ile sıcak hava dalgalarına bağlı ölüm ve hastalıklarda artış,
– Değişen iklim koşullarına uyum sağlayamayan işletme ve şirketlerin küçülmesi ya da kapanması,
Çözüm önerileri de bildiride yer aldı
Sorunu oturumlarla ve sonuç bildirisiyle ortaya koyan Küresel Isınma Kurultayı’nın 7.’sinde çözüm önerileri de sıralandı. İşte o öneriler:
– Kuraklığa karşı su kaynaklarını verimli kullanmak, su hasadı yapmak, az su tüketen sulama sistemlerini yaygınlaştırmak, tarımda kuraklığa dayanıklı türler kullanmak ya da kuraklığa dayanıklı genotipler geliştirmek,
– İçme suyu havzalarında her türlü yapılaşmayı ve kirlenmeyi engellemek,
– İklim değişikliğine hassas tarım alanlarının ya da ısınma sonucunda yılda iki ürün alınabilecek belirlenerek buraların korunmasını sağlamak,
– Hidrometeorolojik afetlerden etkilenen tarım alanlarını korumak için rüzgâr perdeleri tesis etmek, ürünleri örtü ile korumak gibi önlemleri uygulamaya koymak, çiftçiye bu önlemler konusunda destek olmak,
– Art arda yaşanabilecek kurak dönemler için birkaç yıllık tahıl stoku yapmak,
– İhtiyaç fazlası tarımsal üretim yapılmasını engellemek için ürün planlaması yapmak,
– Hayvancılığı geliştirmek için meraların ıslahını sağlamak, yem bitkileri üretimini ve ahır hayvancılığını teşvik etmek,
– İklim değişikliğine bağlı olarak ekim zamanları da değişeceğinden çiftçiyi bu konuda bilinçlendirmek,
– Beklenen iklim değişiklikleri de dikkate alınarak afet risk haritaları hazırlamak ve riskli alanların yapılaşmaya açılmasını engellemek,
– Kıyılardaki yapılaşmalarda (kıyı doldurarak yapılan havaalanları, Karadeniz sahil otoyolu gibi) deniz seviyesinin yükseleceğini, ısınmaya bağlı olarak kıyılarda rüzgâr, buharlaşma, yağış, sis gibi meteorolojik olayların değişeceğini dikkate almak,
– Turizm tesisi izinlerinde bina yalıtımına önem vermek, yoğun klima kullanımı sonucunda elektrik kesintileri yaşanması ihtimaline karşı tesislerin kendi enerjisini üretmesini teşvik etmek,
– Kış turizmi izinlerinde düşük yükseltili alanlarda tesis yapılmasından kaçınılmasını sağlamak, izinlerde kendi elektriğini üretmek ve su kaynaklarına zarar vermemek koşuluyla yapay karlama sistemleri planlanmaya dâhil etmek,
– Dere yataklarının ıslah adı altında beton yataklara alınması yerine, havzalarındaki yüzeysel akışı azaltacak, suyun toprağa sızmasını sağlayacak, derelerin denize döküldüğü yerlerde akışını engellemeyecek önlemler almak,
– Doğal orman alanlarını korumak, parçalanmış habitatları ekolojik koridorlarla birbirine bağlamak, özel orman kurmayı teşvik etmek,
– Kentlerde yol kenarlarındaki ve parklardaki sağlığı bozulmuş ve devrilme riski olan ağaçların yerine yenileri dikmek,
– İstilacı türlerin yayılmasını engellemek için karantina önlemleri almak,
– Sıcak hava dalgalarında çalışma saatlerini değiştirmek,
Etiketler: EGD » EGD Küresel Isınma Kurultayı » G20 Zirvesi » IPCC » Prof. Dr. Doğanay Tolunay » VII. Küresel Isınma Kurultayı Sonuç BildirgesiBENZER HABERLER