Son Dakika
BJK SuperApp’in Lansmanı Gerçekleşti
Turkcell Mobil Uygulamasını Yeniledi
Siber Saldırılarda Sisteme Sızan Kötü Amaçlı Yazılımların Kullanımı Yüzde 168 Arttı
Yandex Reklam Tercihleri Araştırması’nın Sonuçları Belli Oldu
Özel Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Ziyaretçilere Açtı
Gastromasa Gastronomi Konferansı İstanbul’da Gerçekleşti
2016 yılıyla birlikte çok farklı alanlardaki yeni teknolojik cihazların hayatımıza girmeye başlayacağını biliyoruz. Bunların arasında sanal gerçeklik kaskları, arabalar için holografik göstergeler, bir masaüstü bilgisayar kadar güçlü işlemcisi olan cep telefonları, yeni nesil ev otomasyon sistemleri, yapay zeka destekli bilgisayar programları geliyor. Aslında liste bir hayli uzun, ancak bunların arasında öyle dikkat çekici icatlar var ki, tüm paramızı büyük bir mutlulukla harcayabileceğimiz bir atmosfer oluşturuyor. Bunların başında kendi kendini sürebilen araçlar geliyor. Son birkaç sene içerisinde popüler olan ve hızla yaygınlaşan Drone teknoloji buna zaten elveriyordu. Üzerindeki sensörler ve GPS konumlandırıcı sayesinde bir metre bile sapma olmadan bu minik oyuncaklar havalanıp istenilen bir alana kendi kendine inebiliyordu. Asıl soru, böyle bir teknolojinin çok daha karmaşık bir yapı olan yoğun araç trafiğinde arabalar için nasıl uygulanacak olmasıydı. Volvo, sessiz sedasız uzun süredir yürüttüğü çalışmalarının meyvesini toplamak üzere. Yıl sonu itibariyle Volvo’nun belirli modellerinde kendi kendini sürme yeteneği olacak. Volvo sürücünün istediği zamanda kullanımı devralabileceği şekilde tasarladığı bu teknolojide hem sürücü, yolcu ve yaya güvenliği arttırılmış olacak; hem de yakıt ekonomisinden de %50’ye yakın tasarruf sağlanacak. Diğer araçlar, yoldaki yayalar ve yol kenarındaki trafik işaretleri gibi birçok detayı tespit edebilen bu otomatik sürüş sistemi ile araç sizi istediğiniz yere götürürken bilgisayarınız ile ofis işlerinizi gerçekleştirebilecek, hatta minik bir şekerleme bile yapabileceksiniz. Bu teknolojinin geliştirildiği model olan XC90 şu anda 333.000 liralık başlangıç fiyatıyla Türkiye’de satılıyor. Henüz otomatik sürüş seçeneği bulunmuyor ancak sadece “üç yüz” asgari ücret kadar olan uygun fiyatıyla muhtemelen ülkemizde fazlasıyla satacaktır.
Oculus Rift ile Sony’nin yoğun rekabet içerisinde olduğu bir sektör var: Sanal gerçeklik kaskları. Bu cihazları kask olarak adlandırmak için belki biraz erken olabilir, yine de taktığınız anda beynimizi kandırıp bizi bambaşka bir boyuta taşıyan bir sistemden bahsediyoruz. Fiyat olarak daha ulaşılabilir bir noktaya gelmesiyle birlikte sanal gerçeklik kaskları her oyun konsolu olan eve girmeye başlayacaktır. Oculus Rift beraberinde iki oyunla birlikte ön siparişe açıldı ve fiyatı 600 dolar olarak belirlendi. Playstation VR ise henüz tam kesinleşmese de 500 dolar düzeyinde bir fiyat ile raflardaki yerini alacak. Aslında her iki teknoloji de henüz çok genç, kat edilecek çok yol var ancak şu andaki mevcut halleri bile bu cihazları çok değerli kılıyor. Birkaç sene içerisinde Marmaray’a bindiğimizde bu kasklardan takan ve savaş oyunu oynayan gençleri muhtemelen göreceğiz. Böylece toplumdan uzaklaşma ve asosyalleşme yönünde eşsiz adımlar atmış olacağız.
Son olarak da cep telefonları ile ilgili birkaç gelişmeyi paylaşmak faydalı olacaktır. Bir akıllı cep telefonu ile bilgisayarın yapabildiği her şeyi yapabiliyoruz. Ofis dosyalarını çalıştırmak, resimlere efekt eklemek, video montajı gerçekleştirmek, profesyonel fotoğraf makineleri kadar kaliteli fotoğraf çekebilmek bunlardan bir kaçı. 2015’de özellikle nabız sensörleri, parmak izi okuyucuları ve sesle komut iletişimi sağlayan yapay zeka yazılımları popüler hale gelmişti. Bu sene ise birkaç çarpıcı özellikle daha karşılaşacağız. Bunların başında uzatılmış pil süreleri geliyor. Son 15 yılda cep telefonlarındaki gelişim bir evrim niteliğinde olsa da, büyüten ekranlar ve yüksek güç tüketen işlemciler nedeniyle ortalama pil kullanım süreleri gerileme gösteriyordu. 2000’li yılların başında Nokia ve Palm markalarının çeşitli modellerinin 1 haftaya kadar çıkabilen pil kullanım süreleri olsa da pil tüketimi ve şarj sorunu her zaman çözüm üretilmeye çalışılan konuların başında geliyordu. Ancak bu sene Lenovo başta olmak üzere bu işe çok ciddi yatırım yapan bazı firmalar emeklerinin karşılığını almaya başladılar. Üç ile beş gün arasında pil ömrü sunan telefonlar bu sene içerisinde piyasaya çıkacak. Ayrıca kavisli ekranlar, kablosuz şarj ve su geçirmezlik özellikleri bazı modellerde standart hale gelecek. 128 GB dahili hafızası olan ve 1080p ekran çözünürlüğüne sahip telefonlar arasından seçim yapmaya çalışacağız. Bu kadar çok detay size sıradan özellikler gibi gelmeye başlamış olabilir. Bu nedenle 2000 yılında piyasaya sürülen ve dönemin kaliteli telefonlarından birisi olan Nokia 6210 modelinin aşağıdaki özellikleri sahip olduğunu unutmamamız gerekiyor:
– 6 satırlık 96×60 piksel ekran (tek renk)
– 500 isimlik rehber
– 10 çağrı kaydı tutabilme
– Kızılötesi port
– WAP teknolojisi
– Ajanda
– Snake II oyunu !
Özellikle son maddenin hepimizi heyecanlandırdığı kesin; yine de hiç bir kablosuz bağlantı özelliği olmayan, kamerası bulunmayan, çok küçük ekranlı cep telefonlarının olduğu bir dönemden geliyoruz. Belki 15 sene sonra fiziksel anlamda telefonlardan ziyade vücudumuza eklenecek olan implantlar ile görüşmeler gerçekleştireceğiz. Gözlüğümüze yansıtılan bir ekran ile işlem yapıp, sesli komutlar vereceğiz. Teknoloji hangi noktaya varırsa varsın, insanlık olarak ondan vazgeçemeyeceğimiz kesin. Sadece düşünüldüğünde tedirgin eden tek bir soru kalıyor: Bir gün global bir savaş ve elektromanyetik bir bomba nedeniyle tüm elektronik ve elektro-mekanik cihazlar kullanılamaz hale gelirse, hayatımızı devam ettirebilecek temel yetenekleri hatırlayabilecek miyiz? Bir bilgisayar yazılımcısı odun kesmeye, uçak mühendisi ise tarla ekmeye başladığında bu işleri başarabilecekler mi? Herkesin içinde olan hayatta kalma içgüdüsü mü ağır basacak, yoksa hep alıştıkları tekno-hayatın içerisinde sıkışıp kaldıkları için adaptasyon sorunu mu yaşayacaklar? Bunu gerçekten öğrenmek istiyorsak hayatımızda bir gün bile olsa tüm teknolojik cihazları bırakıp doğada zaman geçirmeli, DNA’larımıza kodlanmış gerçek yeteneklerimizi tekrar hatırlamalıyız. Eğer Dünya bir gün kendine “Reset” atmaya karar verir ve daha ilkel bir yaşam biçimine dönersek, kimsenin Candy Saga oyununda topladığı puanlara veya web tasarımında kazandığı başarılara ihtiyacı olmayacaktır…
Etiketler: Drone teknoloji » Erkut Altındağ » GPS » Oculus Rif » Sony » XC90“Teknolojik Havadisler V” için 1 yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları
Hocam harika yazmışsınız. Okudukça, hayatımıza giren yeni kelimeleri ve ne işe yaradıklarını bilmek harika bir şey :)))