Son Dakika
Göz açıp kapayana kadar hızlı geçti 2011. Neredeyse yattığımız gündeme uyanamadık. Krizdi, şikeydi, depremdi, iç politikaydı, dış politikaydı, kıyak emeklilikti derken bir de baktık ki 2012’ye gelmişiz. 2012’den en önemli temennimiz gerçekleştirmek istediğimiz hayallere ulaşmamızı sağlayacak bir yıl olması. Umarım 2012’de keyfiniz hiç kaçmaz, sağlığınız hiç bozulmaz, paranız hiç azalmaz ve mutluluğunuz hiç eksilmez.
Gelelim esas konumuza… Geçen yıl olduğu gibi yine gelen yeni yıldan elbetteki bazı istek ve beklentilerim var. Ama önce geçen yıl istediklerimizin sonuçlarına bakalım.
Geçen yıl hangi konulara değinmiştik?
( Ocak 2011 köşe yazım : “2011’den Neler İstiyorum? )
1- “Uzayan basın toplantıları” konusuna değinmiş, basın toplantılarının 25-30 dakikadan fazla sürmemesi gerektiğini, bizlerin hergün 2-3 tanesine katıldığımızın unutulmaması için dikkat çekmiştim. 2011’de bu konuda istisnalar haricinde basın toplantılarının süresinde sektörde ciddi iyileşme yani kısalma olduğunu gözlemledim. Bu yıl da toplantıların zamanında başlaması konusunda ilgilenen dostlarımız daha hassas olurlarsa harika olur. Çünkü her yarım saat geç başlayan basın toplantısı oraya katılan katılımcı sayısı çarpı yarım saat kadar bir zaman kaybına yol açıyor. Ortalama 30 kişinin katıldığı bir toplantının yarım saat geç başlaması demek toplamda 15 saat iş kaybı anlamına geliyor.
2- TTNET ADSL abonesi olarak 8 Mbps’e kadar kullandığım pakette 6-7 ve 8 Mbps ortalama hızı hiç göremesem de kesinti sorununda ciddi iyileşmeler yaşadım.
3- “Etkinlik yapılacak mekana dikkat” demiştim. Bu konuda 2011 oldukça başarılıydı. Seçilen toplantı ve lansman mekanları hem oldukça kaliteli, hem merkezi hem de güvenliydi. Geçen yıl Vodafone Türkiye’nin bir etkinliğinde çalınan çantamdan bir daha haber alınamadı ama bu yıl en azından daha güvenli mekanlarda mesai yaptık. Tek sorun hala bu mekanlara davetli olmayan, hatta gazeteci bile olmayan kişilerin ellerini kollarını sallayarak girmeleri.
4- “Basın daveti göndermeyip ardından basın bülteni göndermek” çok ayıp demeye getirmiş, “Her yere çağıracaksınız diye bir kural yok ama davet göndermediğiniz etkinliğin basın bültenini de nezaketen göndermeyin” demiştim. 2011’de sanırım bu konuda Avea ve Turkcell’e teşekkür etmem gerekiyor. İlk teşekkür Avea’ya. Yaz döneminde Bilişim Gazetecileri’ni davet ettiği Çeşme Basın Gezisi’ne yıllardır yaptığı gibi yayınımızı davet etmedi ama nezaketen bülteni de göndermedi. Yine benzer bir olayı geçen ay yaşadık. Avea Antalya Basın Gezisi’ne de davet etmedi ama hakkını verelim, ilgili bir bülten de göndermedi. Aynı hassasiyeti gösteren Turkcell’e de buradan bir teşekkür. Davet etmediği Ukrayna Basın Gezisi ile ilgili bülten göndermediği için.
5- “Çağrı merkezleri konusuna değinmiş ve 2011’de tüm çağrı merkezlerindeki kalitenin Turkcell Black Müşteri Hizmetleri servis kalitesine gelmesini istiyorum demiştim. Ne yazık ki 2011’de bu isteğimle ilgili hiçbir olumlu gelişme olmadı. Turkcell Black servis kalitesinde açık ara önde gidiyor.
6- “Adaletli Reklam Dağıtmazsanız Negatif Ayrımcılık Yaparsınız” demiş ve şöyle devam etmiştim: “İşte bu konu çok hassas. Çünkü adaletin olmadığı yerde vicdanlar büyük yara alır. O yüzden reklam veren firma kim olursa olsun reklam bütçelerinde adaletli bir rotasyona gitmelidir. Hemen şöyle bir örnek vereyim: X firması bütün basın toplantısı ve basın gezilerine Y1 ve Y2 yayınını çağırıp, bültenlerini sürekli bu yayınlara servis ediyorsa ama reklam bütçesinden Y1 yayınına hiç pay ayırmadan sürekli Y2 yayınına bir bütçe ayırıyorsa, burada negatif bir ayrımcılık yapıyor demektir. Yılın 12 ayı sürekli Y2 yayınına reklam verip Y1 yayınına bir kere dahi reklam desteği vermemek hem o yayının yayın hayatının devamını zorlaştırır hem de o yayın kendini ‘üvey evlat’ gibi hisseder”. Ne yazık ki bu isteğimde de hiçbir gelişme olmadı.
2011’in son günlerinde hiç üşenmedik ve son 8,5 yılda en çok haberini yaptığımız 10 firmayı belirledik. Maxi Haber’de en fazla haberi çıkan firmanın Turkcell olduğunu gördük. Daha sonra Vodafone, Turk Telekom, Microsoft ve TTNET geliyor. Avea, HP, Samsung, Lenovo ve Nokia ilk 10’un içindeki diğer markalar. Şimdi sıkı durun, kulaklarınıza inanamayacaksınız. Yayın hayatımıza başladıığımız günden bu yana tam 8,5 yıl geçti. Bu süre zarfında bu 10 firma düzenledikleri tüm basın toplantılarına yayınımızı davet ettiler. Fakat bu markalardan tam 8 tanesi (Turkcell ve Microsoft’u tenzih ediyorum) yayınımızı 8,5 yıldır bir kez dahi reklam medya planlarına dahil etmediler, hatta teklif bile almadılar. Yani bir firma düşünün ki; sizi 8,5 yıldır bütün toplantılarına ve etkinliklerine çağırıyor. Fakat bir kez bile reklam medya planlamasına dahil etmiyor…
Şimdi konuyu tam tersinden düşünelim. Bir yayın hayal edin ki; 8,5 yıldır her basın toplantısına belirli firma tarafından davet ediliyor. Ve bu yayın 8,5 yıldır bu firmanın bütün basın toplantılarına katıldığı halde bir kez bile o firmanın haberini yapmıyor. Tam 8,5 yıldır…
Eğer bunu yapan bir yayın varsa bu yaptığının tek bir adı vardır. O da AYIPTIR !
7- “İş Bankası Kurumsal İletişim gerçekten samimi mi?” diye sormuştum. Sağolsunlar yazım yayına girer girmez ilgilendiler. Benden iletişim ajanslarının yaşattığı sıkıntıyla ilgili olarak özür dilediler. Daha sonra da iletişim ajansının bir yıl evvel aynı hafta içinde 3 defa resmen davet ettiği fakat 3 defa da “kusura bakmayın yayınınızı ağırlayamayacağız” dediği Antalya Basın Toplantısı’na bu sefer davet ettiler. Antalya’da çok iyi davrandılar ve beklemediğim kadar misafirperverdiler. Son birkaç aydır yine iletişimimiz kopsa da İş Bankası Kurumsal İletişim Yöneticileri’ne buradan teşekkür ederim.
2012’ye gelecek olursak. Hepimiz sürekli hayatımızdaki sıkıntı ve sorunlardan şikayet ediyoruz. Fındık kabuğunu doldurmayacak konular canımızı sıkıyor. 2011 yaz döneminde işte yine böyle bir ruh halindeyken bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde anneannemin vefat edene kadar geçen rahatsızlık süresi boyunca Yoğun Bakım Ünitesi koridorlarında zaman geçirmek zorunda kaldım. İşte o bir haftalık zaman diliminde anladım ki; Bizim sıkıntı dediğimiz şeyler aslında sıkıntı falan değilmiş. Sağlığımız bize verilmiş en büyük hediyeymiş. Hangi sıkıntılı durumda olursak olalım, eğer sağlığımız yerindeyse o sorunu çözecek gücümüz hala var demekmiş.
Sonuç olarak Rahmetli Barış Manço şarkı sözlerinde bu anlattıklarımı ne de güzel özetlemiş:
“Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker.
Doğru tartan esnaf rahat huzurlu gezer.
Eğrinin ve doğrunun hesabı mahşerde.
Dünyada biraz huzur her şeye bedel.
“Sağlığın nasıl gülüm sen ondan haber ver.
İlaç neye yarar vade gelmişse eğer.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Han senin hamam senin konaklar senin.
Tarla senin çiftlik senin bağ bostan senin.
Diyelim ki dünya malı tümünden senin.
Ağız tadıyla yersen bir şeye benzer…”
Aykut Altındağ
Genel Yayın Yönetmeni
www.maxihaber.net
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları