logo

Dolar, Euro, Altın ve Türk Lirası

Erkut Altındağ

Erkut Altındağ
erkutaltindag@gmail.com
Dolar, Euro, Altın ve Türk Lirası

Hiç düşündünüz mü, yıllar geçiyor ancak Türk Lirası’nın değişmez kaderi olan “değer kaybı gerçeği” hiçbir zaman değişmiyor. Bunun nedeni ne olabilir? Özellikle geçtiğimiz ay tüm yabancı para birimlerinin ve bunlara eşlik edecek şekilde altının Türk Lirası karşısında sürekli değer kazanması, özellikle küçük yatırımcının hangi enstrümanı seçmesi gerektiği konusunda kafaları karıştırdı.

Bilindiği gibi enflasyon makro ekonomik yapıda ürün ve hizmetlerin ortalama fiyatının sürekli olarak artış gösterme eğilimine verilen bilimsel isimdir. Bazen enflasyon sepeti adı verilen ve enflasyonun ölçümünde kullanılan bazı ürün ve hizmet değerlerinin genelinde düşüş bile ilgili ülkedeki enflasyonun yükselişini etkilemez. Ayrıca anlık değişimler enflasyonu hemen etkileyebildiği gibi yıllar içerisinde de zıplama etkisi oluşturabilir. İşsizlik oranı, üretimde kullanılan teknoloji, asgari ücret düzeyi, ülkedeki yatırım teşvikleri gibi bir çok konu doğrudan ya da dolaylı olarak enflasyonu etkileyebiliyor. Yine de bunların içerisinde öyle bir unsur var ki, enflasyon üzerinde inanılmaz bir etkisi var: Pazarda bulunan firmaların gücü ve rekabet yoğunluğu!

Elbette enflasyon kavramı gelişen ve büyüyen ekonomilerin sistemlerini de etkiliyor. Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkeler düşük orandaki enflasyonu büyüme stratejisi için kullanmayı tercih ediyor. Ancak uzun yıllar müzmin enflasyon sorunu ile baş etmeye çalışan ülkeler artık bu kelimeyi duymak bile istemiyor. Enflasyonun borçlular için büyük bir avantaj olduğunu söylememiz gerekiyor, nitekim paranın değeri düştüğü için borcu ödemek de kolaylaşıyor. Amerika’nın çok ciddi miktarlarda borç ödediğini dikkate alırsak, enflasyonun varlığı bir bakıma zaruri hale gelebiliyor. İşin diğer kısmında yer alan dar gelirli, çalışan ve özellikle emekliler için de enflasyon demek uyanamadıkları bir kâbus ile sürekli yaşamak anlamına geliyor. Enflasyonun var olduğu bir ekonomik sistem içerisinde bu saydığımız gruplar her zaman zararlı çıkmaktadır.

Mevcut durumda yatırım yapmak yerine finansal araçları veya döviz, altın gibi diğer enstrümanları kullanmak isteyenler nasıl bir karar almalı, hangi yatırım aracına yönelmeli? İşte bu sorunun cevabı her zaman geçerliliğini koruyacak olsa da şu anda içinde bulunduğumuz özel dönemi doğru yönetebilmek çok önemli. Dolar 2.05’i gördü, Euro 2.70’e doğru gidiyor. Altının gramı 91 Lira seviyesine geldi ve eski günlerdeki olduğu gibi çıkış eğilimine geçti. Türk Lirası ise son 2 haftada her kulvarda değer kaybetti. Basit bir örnekle 2 hafta önce 100.000 liralık bir portföyünüz varsa, şu anda bu portföy Türk lirası olarak kaldıysa yaklaşık 300 lira arttı. Ancak dolara yatırım yapmış olsaydınız 6.000 lira, Euro’ya yatırım yapmış olsaydınız da 3.500 lira civarında bir gelir sağlamış olacaktınız. Altına yatırmış olsaydınız da yine geliriniz 5.000 lirayı geçecekti. Basit mantıkla düşünüldüğünde Türk lirasında da kısmi artış olduğu için zarar olmadığı şeklinde hesaplanabilir. İnsanlar “kardan zarar ettik” diye düşünüp mevcut pozisyonlarını koruma kararı alabilirler. Ancak bu örneği pariteler üzerinden ve karşılaştırmalı olarak yaparsak durumun vahameti ortaya çıkmaktadır. 100.000 lira ile Amerika seyahati yapmak istiyorsanız 15 gün öncesinde 51.550 dolarınız vardı, maalesef şu anda 49.160 dolarınız bulunuyor. Benzer şekilde hesaplar diğer para türleri ve Altın için de yapılabilir. Bu örnekler ne kadar çok olursa olsun ortada tek bir saf gerçek var; Türk Lirasının uluslar arası alım gücü düştü.

Bu işi tersine çevirmenin bir yolu var mı? Bireysel olarak bizim çabamız enflasyonu düşürmeye, ülke parasının değerini arttırmaya yeterli olacak mıdır? Aslında bu işin bir çözümü var; bu çözüm kendi içerisinde bir çok taktiği de barındırıyor. Bunların uygulanması durumunda işsizlik sorunundan tutun iş yasalarındaki açıklara ve yatırım eksikliğine kadar bir çok problemi ortadan kaldırabilecek bir zemin oluşturulabilir. Çok net örnekler üzerinden gitmek gerekirse Apple markası ile işe başlayabiliriz. Dünyada her 3 saniyede bir satılan cep telefonu markası olmak, parasal değeri ile kıyaslandığında 1.800 kilo domatesin yerine geçebilecek bir ürün üretmek en önemli hedeflerimizden birisi olmalı. Yaklaşık 2 tonluk ve zamana yayılan bir emeğin karşılığında cepte taşınan ve ortalama 15 ayda bir değiştirilen bir elektronik cihazı tüm dünyaya satmak, ne kadar önemli bir rekabet avantajı! İnovasyona dayalı ve eşsiz ürün/hizmet üretimi yapan şirketlerin ve ülkelerin dünyada her konuda söz sahibi olduğunu görebiliyoruz. Basit bir örnek; ülkemizde milli silah sanayinin gelişmesi bile başta insansız keşif aracı ihracatımızda ciddi bir artışa sebep oldu. Bir çok ülke şimdiden ülkemizde kendi imkân ve teknolojilerimizle üretilen gözlem uçaklarını kullanmak için sıraya girmiş durumdalar. Sadece bu örnek bile “yenilikçi” olmanın ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor.

Asıl meseleye de vurgu yapmak gerekiyor; her bir yatırım beraberinde piyasada canlanmayı ve işsizliğin azalması gibi avantajları beraberinde getiriyor. Dünya üzerinde yatırım yapılabilecek iş imkânı sınırsız; bazı sektörler yavaş yavaş yok olduğu gibi, gelişen teknolojiye bağlı olarak bazı yeni sektörler de ortaya çıkıyor. Nasıl elektriğin icadı ile insanoğlu için yeni bir dönem başladı ise, benzer şekilde internetin ortaya çıkışı ile de yeni bir tekno-çağ’a adım atıldı. Belki çok yakında şu anda bilmediğimiz veya tanımadığımız bir teknoloji hayatımızı değiştirmeye başlayacak. Tüm bu konular içerisinde enflasyon başlığına tekrar döndüğümüzde ise aslında bir kısır döngü ile karşı karşıya kalıyoruz. Ekonominin çok daha güçlü olması için gerçekleştirdiğimiz tüm çabalarımız parayı da daha değerli kılıyor, ancak paranın değer kazanması çeşitli süreçlerden geçerek de enflasyonu arttırıyor. Bu döngünün kırılması için çok optimal bir piyasa olması ve tüm işlemlerin dünyadaki her değişim baz alınarak rasyonel şekilde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yani tüm bunlar herkes tarafından gelir dağılımında eşitlik, adil vergi yükü, çalışma garantisi ve benzeri koşulların benimsenmesi anlamına geliyor. Bu da tüm sosyal sistemlerin aynı modeli kullanmasını gerektiriyor, yani insanlar arasında tam bir eşitlik olması kaçınılmaz. Bu da hiçbir “zenginin” işine gelmeyeceği için, makale burada bitiyor…

Yrd. Doç. Dr. Erkut Altındağ
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Beykent Üniversitesi

Etiketler: » »
2193 Kez Görüntülendi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Cep Telefonunuzu Şarj Ederken Nelere Dikkat Etmelisiniz ?

    01 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Cep telefonunuzu şarj ederken telefonunuzdan daha fazla verim alabilmek için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Çünkü günümüzde cep telefonları modern yaşamın bir parçası haline geldi. Telefonların doğru bir biçimde şekilde şarj edilmesi cihazın performansını arttırır. Dahası ekonomik ömürlerini de uzatır. Telefonunuzu Şarj Ederken İşte size şarj ederken dikkat etmeniz gereken bazı temel bilgiler Güvenli Bir Yerde Şarj Edin Telefonunuzu şarj ederken ıslak alanlardan ve çevresinde su bulunan yerlerden uzak durun. Özellikle kablonuzda hasa...
  • Sosyal Medyada Dunning-Kruger Etkisi

    01 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Sosyal medya, günümüzde bireylerin düşüncelerini, duygularını ve bilgilerini paylaşmaları için popüler bir platform haline geldi. Fakat bazen sosyal medya üzerindeki tartışmalar ve bilgi paylaşımları Dunning-Kruger etkisi ile açıklanabiliyor. Sosyal psikologlar David Dunning ve Justin Kruger’ın ortaya çıkardığı bu önyargı ile kişiler bir hayalî üstünlüğün bilişsel önyargısı ile ilişkilendiriyorlar. İnsanların yetersiz olduğu durumları fark edememesi hali olarak da açıklanabilir. Bu durumda olan insanların yeterlilik düzeylerini nesnel olarak de...
  • DJI Air 3: İki Ana Kamera İle Geldi

    01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları

    Yeni DJI Air 3, çığır açan ikili ana kamera sistemiyle dikkat çeken bir drone. DJI Air 3, 46 dakikaya varan uzun pil ömrü ile de öne çıkıyor. Gelişmiş pil teknolojisi sayesinde tek bir şarjla uzun süreli uçuşlar mümkün olurken, pilin hızlı bir şekilde şarj olabilmesi de özel bir ayrıntı. Bu gelişmeler sayesinde DJI Air 3'ü uzun uçuşlar yapmak isteyenler için ideal bir seçenek haline getiriyor. Ayrıca Air 3, her yöndeki engelleri hem algılıyor hem de bunlardan kaçabiliyor. Kullanılan çift kamera, daha uzun uçuş süreleri ve gelişmiş güvenlik gibi...
  • YouTube’da Herkese Açık Kullanıcı Adı Nedir?

    01 Ekim 2022 Köşe Yazıları

    YouTube’un herkese açık kullanıcı adı, kullanıcıların sizi bulmasına ve sizinle bağlantı kurmasına yardımcı olan yeni bir özellik olarak dikkat çekiyor. Kanal adından farklı olarak, herkese açık kullanıcı adı her içerik üretici için benzersiz olacak. Böylece YouTube'da kişiye özgü kimliğinizi daha kolay oluşturursunuz. Kullanıcı Adları ve Kanal URL'leri Herkese Açık Olacak Herkese açık durumda olan kullanıcı adınız kanal URL'lerinde görünecek. Kişiselleştirilmiş olan URL, herkese açık kullanıcı adı için genel olarak belirleyici olacak. Herk...