Son Dakika
100.000 lira banka mevduatınız olduğunu düşünerek makaleye bir giriş yapalım. Bu parayı bankada tutarsanız güncel faiz oranlarını baz alırsak 6.000 lira net getiri sağlayabilirsiniz. Bu durumda paranız bankada kaldığı için vade sonunda hem siz hem de banka kazanacaktır. Faiz, sahip olduğunuz paranın kullanımından belirli bir süre vazgeçmeniz karşılığında aldığınız ücrettir. Eğer anaparanızı bir yıl süreyle kullanmayacağınıza söz verirseniz banka da bunun karşılığında size bir ödeme sunar. Bu da faiz getirisidir. Bir yıl sonunda elde ettiğiniz 106.000 liranın banka ve sizin aranızdaki anlaşma sonucu ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ufak bir oran da olsa devlet bu paradan kendi komisyonunu harç olarak alacaktır. Anlattığımız bu örnek faiz kavramının olduğu her piyasada geçerlidir. Peki ya faiz olmasaydı, nasıl bir durumla karşılaşırdık?
Eğer faiz olmasaydı elimizdeki diğer alternatifleri değerlendirir, farklı enstrümanlar kullanabilirdik. Bunlardan birisi borsa olabilirdi. Bir başka alternatif de yabancı para birimleri olabilirdi veya kimbilir, altın gibi kıymetli madenlere yönelebilirdik. Tüm bunların dışında çok güçlü bir seçenek olan “yatırım” seçeneği de planlarımız arasında olabilirdi. Yatırım yapmak kavramının içerisinde bir hayli fazla sayıda yöntem bulunmaktadır. Yurtdışında bir arsa alıp büyük bir market kurmak yatırım kapsamında olduğu gibi, balıkçı açmak da bir yatırım çeşididir. Hatta dünyaca ünlü markaların isim kullanım haklarını almak, müşterek yatırım ortaklığına girmek, lisans anlaşmaları yapmak gibi yatırım unsurunun bir çok öğesi bulunmaktadır. Literatür tanımına bakıldığında yatırım, sıcak paranın üretim amaçlı olarak özel şirketler veya devlet tarafından kullanılması anlamına gelmektedir. Bir yatırımcı taze parayla birlikte teknoloji, rekabet, yeni pazar ve ürün alanları ile yeni iş imkanlarına da beraberinde getirmektedir. Bu arz beraberinde talebi doğurur, akabinde ise tüm bir ekonominin canlanmasını ve ülkenin büyümesini sağlar.
Basit gözüken bir yatırım bile kendi yakın çevresi için çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Örnek olarak bir lokanta açtığınızı varsayalım. Öncelikle lokanta olabilecek bir mekanı sahibinden kiralayacaksınız. Sonrasında bu mekanı restorasyon çalışmaları ve bazı temel inşaat işleri ile hayalinizdeki tasarım gibi gerçeğe dönüştürmeye çalışacaksınız. Bu arada işgücü kiralayacaksınız, onlara ödeme yapacaksınız. Demirbaşlar almak için başka tedarikçilerle işbirliği yapacak, masa ve sandalye takımları için farklı, endüstriyel mutfak ürünleri için de başka bir satıcı ile anlaşma yapacaksınız. Tüm bunları gerçekleştirirken gazeteye veya internete ilan verip personel arayacaksınız. Gıda firmaları ile anlaşacak, uzun süreli anlaşmalar yapacaksınız. Bankalar ile anlaşıp POS cihazları sipariş edecek, yeni hesaplar açtıracaksınız. Yeni bir lokanta açmak için gerekli olan evraklarla devlete başvuracak ve harçlarınızı yatıracaksınız. Eleman alımı tamamlandığında artık son aşamaya geçecek ve lokantanın açılması için açılış günü belirleyeceksiniz. Personel için profesyonel bir firmadan eğitim hizmeti alacaksınız. Tabelanız, menüleriniz, hatta peçeteleriniz bile farklı firmalarda tasarlanacak, basılacak ve size ulaştırılacak. Açılış gününde ise artık yepyeni bir döneme başlayacak ve ilk müşterilerinizi ağırlayacaksınız. Sonrasında ise müessesenizin ayakta kalması için elinizden gelen her fedakarlığı göstereceksiniz. Tüm bunları yaparken de hem siz para kazanacaksınız, hem de etrafınızdaki diğer firmalar ve insanlar. İşte yatırımın gücü de buradan geliyor, banka ile aranızda parayı bölüşmek yerine hem bankanın verdiği faiz oranından daha fazla para kazanma ihtimalini değerlendirecek, hem de ekonomiyi canlı tutacaksınız.
Bir kurumda maaşlı olarak çalışan herkes aynı zamanda bir de yatırım sahibi olsa işsizlik denilen ekonomik tehdit tamamen ortadan kalkabilir. Akşam işten çıktığınızda sahibi olduğunuz kafeye veya ekmek fırınına gelmek ve kendi işyerinizdeki rutin kontrolleri yapmak hoş olmaz mıydı? Her bir birey yanında birkaç kişiyi istihdam edebilir duruma geldiğinde dünyamız çok daha rahat yaşanabilir bir yer olacak. Gelecekte bazılarımız pahalı cihazlara, telefonlara, arabalara ve evlere yatırım yapmayı; bazılarımız ise insana yatırım yapmayı tercih edecek. Kısa vadede hangi seçeneğin daha keyifli olduğunu söylemek zor değil, ancak uzun vadede kaotik bir iş hayatına yol açacak tercihlerden uzak durmamız gerekiyor. Aksi takdirde hepimiz çok büyük birkaç firma tarafından işe alınan milyonlarca sıradan işçiden birisi olacağız. 1800’lü yıllarda, özellikle fabrikasyon ve seri üretim kavramlarının ilk defa ortaya çıktığı dönemde çalışma saatlerinin 15-16 saat civarında olması, şimdi düşündüğümüzde bize korkutucu geliyor. Ancak artan nüfus, çalışan nitelikleri ve piyasa koşullarına bakıldığında bu rakamlara tekrar geri dönüleceği net bir şekilde anlaşılıyor. Hatta pazar günlerinizin bile işte geçmesi olası bir durum.
Mevcut ekonomik iklim yatırıma uygun mu diye düşünürseniz, uygun olmayacağı ile ilgili onlarca hipotez geliştirebilirsiniz. Zaten asıl mesele de burada, yatırım yapmak potansiyel bir girişimci ruhu gerektirmektedir. Eğer bu istek sizin içinizde yoksa yatırım konusuna hiç bulaşmayın. Ancak risk almayı seviyorsanız, risk almadan ilerleyemeyeceğinizi biliyorsanız, sahip olacağınız yatırımın size ve içinde bulunduğunuz ekonomiye hangi getirileri sağlayacağının farkında iseniz, yolunuz açık olsun…
Yrd. Doç. Dr. Erkut Altındağ
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Beykent Üniversitesi
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları