Son Dakika
Çok soğuk, sessiz, yerçekimi olmayan bir boşluk… Sınırları henüz bilinmiyor, nasıl oluştuğu konusunda teoriler var, ancak kanıtlanması çok uzun yıllar alacak. Uzay, aslında birçok gizem, barındıran gizli bir hazine gibi. Orada duruyor ancak ulaşması ve araştırması çok güç, zahmetli ve pahalı. Amerika ve Sovyetler Birliği’nin soğuk savaş döneminde birbirlerine üstünlük kurmak için stratejik olarak seçtikleri rekabet alanı da diyebiliriz. Bu yoğun rekabet sayesinde hem bilimsel araştırmalar arttı, hem de günümüzde kullandığımız birçok teknoloji bu araştırmaların bir sonucu olarak bizlere sunuldu.
Dünya’da insansız gözlem aracı üreten ve satan üç ülkeden biri olmamız, gelecekteki uzay araştırmaları için de bize umut ışığı veriyor. Gökyüzünde hâkimiyet kuran uluslar birçok stratejik unsuru kendi lehine kullanabiliyor ve yenilmez bir ordu kurma yolunda önemli adımlar atabilmesine olanak tanıyor. Google Earth gibi bir hizmeti tüketicilere sunan devletlerin kendi askeri yapıları içerisinde ne kadar ileri tekniklere sahip olabileceklerini tahmin etmek bile güç. Bize evimizin çatısını gösterenler, emin olun ki o çatının içindekileri de görebiliyor ve dinleyebiliyordur. Dünya üzerindeki değerli madenlerin de zamanla tükeneceği varsayımını baz alırsak, dünya dışı gezegenlere seyahatin ne kadar önem kazanacağını şimdiden fark edebiliriz.
Yakın gelecekte Mars’a yapılacak insanlı uçuş için hazırlıklar devam ederken bir yandan da bu denli uzun bir uzay seyahatinin astronotlar üzerinde hangi yan etkilerinin ortaya çıkacağı konusunda araştırmalara da ağırlık veriliyor. 501 gün süren bir yolculuktan bahsettiğimizde insan vücudunda hem fiziksel hem de psikolojik olarak bazı sorunların ortaya çıkacağı varsayılıyor. Yapay yerçekimi ortamı oluşturulmazsa, kas kaybı ve zayıflaması sonucu geri dönülemez bazı problemler ortaya çıkacaktır. Mars yüzeyinde astronotlar bu konuda ciddi sorun yaşamasalar bile Dünya’ya tekrar döndüklerinde uzun bir süre ayakta duramayacak bir seviyeye gelebilirler. Bir diğer konu ise Mars’a seyahat edecek olan astronotların evli çiftler arasından seçilmesi gerektiği ile ilgili. Uzun süreli seyahat nedeniyle birbirlerini hem mental hem de fizyolojik olarak destekleyebilecek olmaları birinci tercih sebebi. Ayrıca aile özlemi ve psikolojik olarak yalnızlık hissi de bu sayede minimum düzeye inecektir. Taze yiyecek ve güneş ışığından mahrumiyet de bir başka kısıt olarak dikkat çekiyor. Anksiyete, uyku bozuklukları ve oryantasyon sorunları da peşi sıra gelen rahatsızlıklar. Yolculuk sırasında oluşan radyasyon ise NASA biliminsanları için çözülmesi gereken önemli sorunların başında geliyor. Astronotların maruz kalacağı tek tehlike radyasyon değil, aynı zamanda güneşten gelen ve çoğunlukla korunmasız oldukları enerji partikülleri. Tüm bu problemlerin çözümü için geliştirilecek teknolojilerin ortaya çıkışının 2030 yılını bulması bekleniyor. Çoğu uzmana göre 2050 yılından önce Mars’a düzenlenecek bir yolculuk felaketle bitebilir.
Bilimkurgu filmlerinde dünyadaki savaşlar ve kaynak kıtlığı nedeniyle yaşayan son insanları gemilerle başka gezegenlere gidip orada koloni kurması anlatılır. Aslında yeni gezegende de fraksiyonların oluşması, güç isteği ve kaynaklar üzerindeki hakimiyet arzusu nedeniyle tıpkı Dünya’da olduğu gibi büyük savaşlar çıkar. Sonuç, yeni gezegenin de yok olması ve başka gezegenlere yapılacak yeni seyahatlerdir. Eğer bu ütopik düşünceler gerçekleşmezse, daha doğrusu Dünya dışında başka bir yaşanabilir gezegen bulamazsak, çabalarımız boşa çıkarsa ve tek seçeneğimizin Dünya’da barış içerisinde yaşamak olduğunu öğrenirsek ne olur? Belki de şu anda Dünya’da yaşanan kaosun ve savaşların asıl nedeni, hep başka gezegenlere gitme ihtimali ve belki de daha güzel gezegenlerin var olduğunu kabul etmemizdir. Birileri çıkıp bize bu gezegenden başka gidecek bir yerimiz olmadığını, tek şansımızın hep birlikte bir düzen kurmak olduğunu, doğayı harap etmeden ve birbirimizi öldürmeden yaşamak dışında başka bir seçeneğimizin kalmadığını söylemesi gerekiyor. NASA’yı göreve çağırıyoruz…
Yrd. Doç. Dr. Erkut Altındağ
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Beykent Üniversitesi
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları