Son Dakika
Bir sis perdesi var, tam önümüzde duruyor. Hemen arkasında ise saf gerçekler. Bu sis perdesi elektronik bir duvar gibi. Çünkü hayatın gerçeklerine ulaşmamızı engelliyor, bizim başka yönlere, genellikle de hep geriye gitmemize sebep oluyor. Bu sis tabakası bilinçli olarak tasarlanan bir kalıp. Bilinçli insan olma niteliğimizi bizden alıp götürüyor. Her şeye ve herkese karşı duyarsızlaşıyoruz. Peki bu sis tabakasını oluşturan unsurlar neler? Yakın çevremizdeki teknolojik her şey! Bir cep telefonu, bir araba, bir televizyon veya internete bağlı bir bilgisayar. Aslında bunlar sisi oluşturan ve iç içe geçmiş tabakalar.
Yaygın kullanım olarak değerlendirme yaparsak ilk sırada televizyonu değerlendirmemiz gerekir. Televizyon bize ne katıyor, bizden ne götürüyor? Objektif bir değerlendirme yapmaya çalışırsak öncelikle sağladığı yararlardan bahsetmemiz gerekir. Müthiş bir iletişim aracı, dünyanın herhangi bir noktasında olan olayı medya ağı sayesinde televizyonumuzda canlı olarak izleyebiliyoruz. Yani haber ulaştırma anlamında en hızlı vasıta. Ayrıca bir eğlence cihazı olarak da değerlendirebiliriz. Diziler, filmler, canlı şov yayınları, yarışmalar ve birçok program. Sadece televizyon izleyerek bile günlük eğlence ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Belgeseller ve haber programları da genel kültür olarak insanları destekleyici yönde kullanılabiliyor. Tabi etrafta belgesel yayını bulabilirseniz veya yansız bir haber kanalına denk gelirseniz! Tek yönlü iletişim nedeniyle yol açtığı dezavantaj günümüzde İnterneti bir avantaja dönüştürmeye başladı. Ancak bilmeliyiz ki, televizyon ve bilgisayardan oluşan bu ekip tıpkı bir nükleer silah gibi ülkeleri yok etmek için kullanılıyor.
Gerçekleri görmemizi engelleyen bir sis perdesi kullanarak bizim dikkatimizi sıradan, basit olaylara çekiyorlar. Ülkenin durumundan, doğal kaynaklarımızın nasıl etkili bir şekilde kullanabileceğimizden, toplum için neler yapabileceğimizden ziyade, satın almayı düşündüğümüz telefon modelini daha fazla düşünüyoruz. Bunun için planlar yapıyoruz. Ailemizle eve geldiğimizde sohbet etmek, akraba ziyaretlerinde bulunmak yerine evdeyken televizyon izliyor veya bilgisayarı kurcalıyoruz ya da dışarı çıkıp sinemaya gidiyoruz. Artık her evde iki ya da üç televizyon kullanılıyor. Neredeyse kişi başına birden fazla ortalama düşen haneler mevcut. Düşünün ki, herkes bir odada televizyon seyrediyor. Bir araya gelmek ve sohbet etme ihtiyacı yok oluyor. Büyük alışveriş mekanlarında, kafelerde karşılıklı oturan ama konuşmak yerine kendi önlerindeki dizüstü bilgisayara bakan insanlar görebilirsiniz. Hatta bu insanlardan biri belki de biz olabiliriz. Televizyon reklamları bile bizi gerçek dünyanın ötesinde bir yere götürüyor. Dünyanın herhangi bir ülkesinde insanlar ölürken, Türkiye’de 3G kullanılıyor bir önemi var mı? Çocukların yiyecek bulamadığı bir dünyada, biz sınırsız konuşma paketlerinin reklamlarını izleyip birbirimize anlatıyoruz. Bu ne kadar adil?
Sis perdesi için en uygun araçlardan birisi de sportif branşlarda yapılan mücadelelerdir. Spor yapmak her insanın sağlıklı bir yaşam için yapması gereken bir şey. Ancak bu işi profesyonel olarak yapıp para kazancı elde etme isteği olduğunda iş biraz değişiyor. Özellikle de futbol branşı tüm dünyada en çok izlenen ve rağbet gören branşların başında yer alıyor. Dengesiz gelir dağılımına sebep olan nedenlerinden başında da futbolun geldiğini görebiliriz. Örneğin birinci ligde oynayan dört büyüklerin sadece ilk onbirinde oynayan futbolcuların aldıkları yıllık ücretlerin toplamı 10 milyon Euro’yu geçebiliyor. Bunlara bonservis bedelleri ve diğer harcamalar dahil değil. Örneğin yurt dışından gelen oyunculara özel evler tahsis ediliyor, arabalar veriliyor. 10 milyon Euro, 11 kişiye verilen yıllık maaşın toplamı. 10 milyon Euro güncel değeri ile bakıldığında 22 milyon 200 bin Türk lirası yapıyor. Bu rakam 3.300 kişinin asgari ücretle çalıştığında aldığı yıllık ücretin toplamı kadar. Yani 11 kişinin bir yılda aldığı para 3.300 işçi emekçisinin aldığı ücretle aynı. 11 kişi bu parayla 4 kişilik çekirdek aileyi doyurmakta ve evin geçim masrafını, etrafında 44 kişilik bir güç çemberi oluşturmaktadır. Ancak 3.300 kişi aldığı asgari ücret ile 13.200 kişi üzerinde etkili olmaktadır. Çok rahat ve lüks içinde yaşayan 44 kişi, belki de farkında olmadan 13.200 kişinin potansiyel geçim parasını kullanıyor, işte arada böyle bir aşırı fark bulunmaktadır. Süper lig’de oynayan 18 takım olduğunu biliyoruz, ayrıca futbol ve diğer branşlarda onlarca lig ve kademe var. Demek ki tabloya daha geniş bir açıdan baktığımızda gelir dağılımı ve kazançlardaki müthiş adaletsizliği de görmüş oluyoruz.
Bu sistemden bahsederken kendimizi de işin içine katmak zorundayız. Eğer bu maçları izlemek için uçuk fiyatlara bilet satın alıyor, takım ürünlerini fahiş fiyatlardan satın alıyorsak, yayın bedellerini ödüyorsak bu işte bizim de suçumuz var demektir. Tüm bu paraların belirli bir zümreyi zengin ettiğini hesaba katmadan harcama yapıyoruz. Futbol sektörünün tamamı kendi etrafında bir ekonomi oluştursa da çok az sayıda insana çok yüksek miktarda para kazandırdığı için haksız bir gelir dağılımına yol açıyor. Biz ekranda 90 dakikalık maç keyfi yaşamak için birçok kişiyi işsiz bırakıyoruz. Üye olduğumuz spor paketleri ile bu sistemin devam etmesine olanak tanıyoruz. Böylece en üretken dönemlerimizi televizyon karşısında geçiriyoruz ve farkında bile değiliz.
Bazı sektörlerdeki maaş düzeylerini piyasa belirlemektedir. Medya, sanat ve spor sektörü de bu sektörlerin başında geliyor. Bu sektörlerde para kazanan insanlar normal şartlarda uzun yıllarda kazanılmayacak düzeyde parayı tek bir gecede veya saatler içerisinde kazanabiliyor. Bizim yaptığımız ise teknolojik cihazlar ile onları seyretmek. Televizyondan onları izliyoruz, İnternet üzerinden fan kulüplerine üye oluyoruz. Eğlence mekanlarına gittiğimizde fotoğraf makinemiz ile hatıra fotoğrafı çektirmeye çalışıyoruz. İşte teknolojiyi bu denli yanlış kullanabiliyoruz. Bilim ve tekniğin kullanılması gereken en önemli alan Tıp’tır. Medikal cihazlar ve ürünler, iyileştirme tedavilerinde yüksek teknolojinin kullanımı insanlığın önünü açacak gelişmelerdir..
İnternet ve Televizyon bize ne veriyor? Hayatımıza katkısı nedir? Güzel zaman geçirmemizi sağlaması dışında bu iki öğeyi vazgeçilmez kılan nedir? Eğer bir konuyu iyi analiz etmek istiyorsanız, o konuyla ilgili araştırmalar ve deneyler yapmalısınız. Örneğin, bir hafta boyunca televizyon izlerken programları değerlendirme kriterlerinizi değiştirin. Düzenli olarak kanal değiştirin, dizilerin ve filmlerin içeriklerine bakın, hangi kanalda ne program yayınlanıyor kontrol edin. Son dönemde özellikle Amerikan dizi filmleri ve bunların etkilediği Türk dizi filmlerindeki artış dikkatinizi çekecektir. Hepsinde de istisnasız bireyselcilik ön planda, suç teşviki içeren görüntüler sıkıcı bir aile hayatından ziyade günlük yaşamanın cazibesi anlatılıyor. Her dizide cinsel içerikli sahneler var. Tüm ulusal müzik televizyonlarında evlilik mekanizmasını yıpratıcı, sağlıksız ilişkilere yöneltici programlar ve reklamlar var. Bunları izleyen gençler bir müddet sonra herkesin böyle yaşadığını düşünüyor ve aile hayatından uzaklaşıyorlar. Televizyon, manevi değerlerimizden ve kültürümüzden başlayarak bizi öldürüyor, yok ediyor. İnternet de yeni eşlikçisi, televizyondaki tek taraflı iletişimi, tam anlamıyla interaktif hale getiriyor. Bu daha tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız demek. Çünkü eskiden televizyon ne gösteriyorsa onu izliyorduk, bir sınır vardı. Bu sınırı medya elinde tutuyordu. İnternet’in yaygınlaşması ile birlikte sınırlar kalktı. Sınırsızlık, bir süre sonra kuralsızlığa dönüşebilir. İşte bu durumun altında yatan en büyük tehlike budur.
Batı Medeniyeti her zaman örnek gösterilir, Batılılar gibi olamadık deriz. Peki Batıdan bize gelen değerler gerçekten medeniyeti mi simgeliyor? Bizim inanç yapımıza ve kültürel değerlerimize uygun mu? Biz bir sürü gereksiz olayla meşgul edilirken, dünyadaki uzman planlayıcılar, yani diğer adıyla süper güçler tüm enerji kaynaklarını ele geçirme, düşmanlarının halklarını birbirine düşürme ve iç savaş çıkarma planları yapıyorlar. Bakın etrafınıza, ele geçirilen ülkelerin tamamında iç savaş var. Böylece ülke güçsüz düştükten sonra oluşturulan planlar daha rahat gerçekleştiriliyor. Afrika ülkelerinin tamamı petrol ve bazı değerli madenler için yıllardır iç savaş gerilimi ile başa çıkmaya çalışıyor. Afganistan ve Irak’ta yaşanan insanlık dramını hepimiz biliyoruz. Tüm bu ülkelerde ülke içerisindeki farklı grupların çatışması mevcut. İşyerine geldiğimizde çayımızı yudumlayarak İnternet’ten gazete okuduğumuz esnada Irak’ta pazar yerleri veya kamusal alanlardaki patlamalarda yüzlerce insan ölüyor. Afganistan’da köylerde çıkan çatışmalarda aileler parçalanıyor. Bu her gün yeniden gerçekleşiyor, hem de istisnasız. Biz belki bu haberleri okuduktan sonra birkaç saniye üzülüyoruz, sonra her şey gündelik koşuşturma içerisinde unutuluyor. Yaklaşan tehlikenin, benzeri olayların bizim ülkemizin de başına gelebileceğini aklımıza bile getirmiyoruz. Çünkü düşünmüyoruz. Çünkü gerçekleri görmemizi engelleyen bir sis perdesi bize gerçeklerden uzaklaştırıyor. Kendi yapay dünyamızda kendi istek ve arzularımızla cebelleşiyoruz. “Hangi cep telefonunu satın alsam, şu plazma 200 lira daha ucuz olsa da alıp eve götürsem, hafta sonu hangi takıma para yatırayım”. İşte tam bu sırada dünyada bir şeyler gerçekleşiyor. Bizim adımıza alınan kararlar uygulanıyor. İnsanlık için önemli olduğu söylenen teknolojik gelişmelerin çoğu da bu gerçekleri bizden saklamak için bir sis makinesi olarak kullanılıyor.
Batı medeniyeti getirdiği teknoloji ile bizden çok fazla değeri alıp götürüyor. Bizi biz yapan unsurları söküp alıyor. Belki de gitmemiz, yönelmemiz gereken yer doğudur. Zaten sürekli doğuya gidersek, batıya varmış olmaz mıyız?
Etiketler: Erkut AltındağİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları