Son Dakika
Teknoloji neden vardır? Neden teknolojiyi hayatımıza entegre etmeye çalışıyoruz? Bunun yanıtı oldukça basit; daha rahat, daha huzurlu ve daha yaşanabilir bir toplum için. Peki ya teknoloji keyfi olarak kullanılmaya başlanırsa? Ya teknolojiden beklenen fayda özel bir zümre dışında kalanları kapsamazsa? O zaman ne olur? Teknolojinin kimin için var olduğunu, gerekli olup olmadığını sorgulamaya başladığımızda bilim ve tekniğin ne kadar ileride olursa olsun doğru yerde doğru insanlar için kullanılmadığı hakkında elimizde güçlü kanıtlar var demektir.
Özellikle 1800’lü yılların sonlarında ortaya çıkan “ütopya” furyası dönemin en ünlü yazarlarını bile etkilemişti. Gelecekte devletin hangi teknolojilerle yönetileceği, nasıl bir adalet sisteminin var olacağı, insanlarla robotların birlikte nasıl etkileşimde bulunacakları otomasyon (makineleşme) düzeyi cevap aranan sorulardı. Fantastik öğeler taşıyan onlarca bilim kurgu kitabı yazıldı. Tüm bu yazılanların sonucunda varılan iki sonuç oldu: Ya teknoloji sayesinde hiç olmadığımız kadar rahat ve huzurlu yaşayacağız ya da teknoloji insanoğlunun sonunu getirecek bir unsur olacak. Biraz daha somut bir örnek vermek gerekirse nükleer enerjiyi güç üretmek için atom santrallerinde kullanırsak bu teknolojinin doğru kullanımı olacaktır. Ama diğer insanları yok etmek için bir atom bombası yapıyorsak bir yerde ters giden bir şeyler var demektir!
Bir ülkede halkı fakirlik çeken bir halk meclisi başkanı 1 milyon ytl’lik bir araca biniyorsa iki büyük sorundan bahsedebiliriz. İlki halkın bu durumu kabullenmesi, ikincisi ise halk meclisi başkanının 1 milyon ytl’lik aracı kabullenmesidir. İkinci durum daha vahimdir, çünkü ulusu yöneten kişilerin düştüğü acz durumunu göstermektedir. Bir yanda evine ekmek götüremeyen insanların çözüm arayışları tükenmek üzereyken, diğer yanda x noktasından y noktasına gitmek için bizim sayamayacağımız kadar çok para ile satın alınan bir aracı kullanan kişilerin var olması Lale Devri döneminde bile rastlanmayacak derecede büyük bir keyfe düşkünlük örneğidir. “Böyle bir arabayı kullanamam” diyecek bir yöneticiye sahip olmaması bu vatanın bahtsızlığıdır. Cumhuriyet dönemindeki ruhun yok edilmeye çalışılmasının bir sonucudur, ilişkili uzantısıdır. Dönemin en ileri savaş araçlarıyla gerçekleşmeyen daha değişik teknikler denenerek yapılmaya çalışılıyor.
1 milyon Ytl’lik bir araba alınmadan önce hiç kimse bunun ortaya çıkartabileceği sorunları değerlendirmedi mi? Bu durum nasıl düzeltilecektir? “Nasıl olsa araba alındı, yapacak bir şey yok” mantığıyla hareket edilirse hiçbir şey düzelmez. Yine geriye gideriz. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak çabasını lüks arabalara binmek olarak algılayan yöneticilerin bu ülkeyi geriye götürmek için uğraşmaları bir çoğumuzun anlayamayacağı bir durum. Çünkü biz her olaya saf bir bakış açısıyla kötü niyet aramadan bakıyoruz. Böyle bir zırhlı araç ile korunmak istediğimiz kişi veya kişiler kim? Eğer vatandaşlarımız ise halktan bu kadar korkmanın nedeni ne olabilir? Bu zırhlı araca kim bütçe ayırdı? Kim bu bütçeye onay verdi? Bütçenin kaynağı neresi? Hangimizin parası ile o arabalar satın alınıyor? 1 milyon YTL’lik arabanın kaskosu ne kadar tutacak? Bu bedeli kim karşılayacak? Bu ultra-lüks arabayı hangi şoför kullanacak?
Şimdi önümüzde birkaç seçenek var. Bu olayı tamamen unutmak bu seçeneklerden bir tanesi. Çoğumuz da bunu uygulayacak. Lakin olayın peşinden gitmek, nedenlerini sorgulamak, arkadaşlarımızla paylaşmak, mantıklı bir açıklama yapılmasını istemek bizim hakkımız. Bu seçeneği neden kullanmayalım? Tembellikten mi, yoksa korkudan dolayı mı?
Bir çözüm önerisi daha var. Ama bu öneri yöneticilerimiz için. Bu tip pahalı arabalar almak yerine kendilerini daha iyi koruyabilecekleri bir taşıt almaları daha uygun olacaktır. Örneğin böyle düşünen meclis başkanları bir Tank satın alıp kullanırlarsa hem kendini daha güvende hissederler hem de iş daha ucuza mal olur. Ayrıca satın alacakları tankı da Aselsan’dan temin ederlerse ülke ekonomisinin rahatlamasıyla birlikte yurtdışına da para çıkmaz. Bu öneri siyaset ve ekonomi uzmanları tarafından mutlaka değerlendirmelidir…
Etiketler: Erkut Altındağ » ütopyaİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları