Son Dakika
“Facebook” son 2 aydır çok hızlı şekilde yayılan bir virüse benziyor. Herkes duyuyor; önce geçici bir heves olacağını düşünerek kimse üye olmuyor. Sonra artan baskılar ve her yerde “facebook” lafının geçmesi üzerine deneme amacıyla üyelik işlemleri yapılıyor. Artık facebook sisteminin bir parçası oluyorsunuz. Her gün en az 1 saatinizi alacak bu insan ağı (networking) işe yaradığı gibi sizin değerli zamanınızı yok eden bir canavara da dönüşebiliyor. 1 saat Messenger, 1 saat Facebook, 1 saat de mail kontrolü ve sörf ile geçen zamanınız, sizi üretken insan olmak yerine hazır değerleri tüketen vasat bir birey haline dönüştürüyor. Kalkınmamızı istemeyen dış güçlerin tam istediği durum da bu zaten!
Facebook içerisindeki güvenlik açıklarından da bahsetmeye bile gerek yok. Tüm kimlik bilgilerinizi verdiğiniz için bu bilgileri başkalarının da göreceği şekilde ortak kullanıma açmış oluyorsunuz. Eski arkadaşlarınızı bulmak isterken, kötü niyetli yeni arkadaşlar edinme ihtimali daha yüksek!
Teknolojik tehlikeler, yaşadığımız ortak sıkıntılardan bahsederken, aynı zamanda ülkemizde çok güzel gelişmelere de tanıklık ediyoruz. Geçtiğimiz ay içerisinde Mardin’de, “Sıla İlköğretim Okulu” ünlülerin de katılımıyla büyük bir törenle açıldı. Bilindiği üzere bu okulun inşaatını Sıla dizisinin prodüksiyon şirketi ve sanatçılar yaptırdı. Az rastlanır bir durum da olsa ülkemizde ünlülerin, özellikle de Türk halkının gelir düzeyine oranla yüzlerce kat daha fazla para kazanan sanatçıların bu tip sosyal faaliyetlerde bulunması mutluluk verici. Böyle çalışmaların sıklığının artması en büyük temennimiz.
Bir başka mevzu da yılbaşı eğlenceleri! Ünlülerin alacağı yılbaşı ücretlerine baktığımızda şaşırıyoruz diyemiyoruz çünkü alıştık. Mesela Tarkan 500.000 lira ücret istemiş. Diğer sanatçıların da 50.000-150.000 lira arasında ücret talep ettiğini görüyoruz. Asgari ücretli olarak çalışan bir kişinin hayatı boyunca göremeyeceği miktarda para telaffuz ediliyor. Asgari ücret alan bir vatandaşsınız; evde aileniz sizin getirdiğiniz maaşla geçiniyor. Kira ödüyorsunuz, faturalar da her ay zamlı tarife ile karşınıza geliyor. Kredi kartınız dolu; üstelik enflasyonun %7 kabul edildiği bir ülkede bankaya kredi kartını kullandığınız için yılda %70’den fazla faiz ödüyorsunuz. Çocuklarınızın isteklerini yerine getiremiyorsunuz. Sonra da televizyonda veya gazetede bu rakamları gördüğünüz zaman neler hissedersiniz? Aklınızdan neler geçer?
Çok yüksek miktarda para kazanan kişilere, bu kazandıklarını miktar doğrultusunda sorumluluklarının arttığını da hatırlatmamızda fayda olacaktır. Bir sanatçı, 150 şişe şampanya açtırıp eşiyle barışmaya çalışması yerine okul yaptırmayı, çocuk okutmayı tercih etmelidir. Lükse ve zevke düşüldüğünde bunları görmek imkansız hale gelmektedir; bizim sorunlarımızdan birisi de budur. Bu sorundan daha büyük başka bir sorun ise, bu insanlara diğer insanlara olduğundan daha fazla saygı duyulmasıdır. Hiç kimse çıkıp 150 şişe şampanyanın hesabını sormazsa, durumu eleştirmezse benzeri örneklerle daha sık karşılaşacağımız kesindir.
Gelelim bir başka konuya; 2006’nın son aylarında yaptığı basın açıklamasıyla tüm dikkatleri üzerine çeken Erketürk’ten 2007 yılı içerisinde hiç ses çıkmadı. Şirketin geçen sene, emekli albayların da katılımıyla yaptığı basın toplantısında vaat edilen sözler şu anda yerine getirilmiş değil. Verilen bilgiye göre 2007 yılında “Erke dönergeci” adı verilen ve maddenin atalet (hareketsizlik) özelliğinden faydalanarak enerji üreten bir cihaz seri üretime geçilerek satışa sunulacaktı. Bunun önündeki tek engel ise patent haklarının henüz alınmamış olduğu için buluşun başka kişilerce kullanılması tehlikesiydi. Bu yılın son ayına geldik; şirket bize gelişmeler konusunda hiçbir bilgi vermiyor. Hatta şirketin yaptığı basın açıklamasında “gerekli görüldüğü zaman” bir duyuru yapılacağı belirtiliyor.
Geçen sene Erketürk adını duyduktan sonra büyük bir umutla bu cihazı beklemeye başladık. Bizi o kadar etkiledi ki, Erketürk’ün bir siyasi oluşum olabileceği bile ortaya atıldı, komplo teorileri havada uçuştu. Peki şu andaki sessizlik neyi ifade ediyor? Tüm ümitlerimiz boşuna mıydı? Böyle bir cihaz yok mu? Reklam kokan bir basın toplantısı ile şirketin adı mı duyurulmaya çalışıldı? Kapalı kapılar arkasında gerçekte neler oluyor?
Bu noktada görüşler ikiye ayrılıyor. Pesimistik, yani “karamsar” olanları düşünürsek, Erketürk baştan aşağıya fiyasko! Çalıştırıldıktan sonra başka bir enerji gerektirmeden enerji üreten bir cihaz, termodinamiğin birinci ve ikinci yasalarına ters düşüyor. Ayrıca böyle bir cihazın patentini almak demek, kullandığı teknolojiyi de başka kişilerle paylaşmak demek. Yabancı patent şirketlerinde güvenilir şekilde korunacağı düşünülse de, bu böyle olmayacaktır.
Optimistik, diğer bir terimle “iyimser” olan görüşlere göre ise her şey yolunda. Cihazın seri üretimine geçişte gecikilmesinin sebebi, kusursuz bir ürün olduğuna emin olacak şekilde araştırma yapmaları ve patent başvuru sürecinin aylarca sürmesi. Ürün çıktığında başta fabrikalar olmak üzere bir çok alıcı kuyruğa girecek. Hatta üretime devlet el atmazsa ürün karaborsada fahiş fiyatlara da satılabilir. Günümüzde kullandığımız enerji maliyetini %90 düşürecek olan bu cihaz sayesinde tüm dünyadaki dengeler değişecek. Nükleer santraller kapatılacak, yeni sistemler entegre edilecek. Yeni bir dünya düzeni oluşacak; bu düzen içerisinde, Türkiye en etkili ve önemli ülke haline gelecek!
Haydi gelip Erketürk’e bir el atın da, Türkiye’nin pozisyonu değişsin ve süper güç olalım. Sahne sanatçılarımız sadece yılbaşında kazandıklarını Erketürk’ün araştırmaları için harcarsa, değil Erke Dönergeci’ni seri üretime geçirmeyi, “Erketürk Uzay Üssü”nü bile kurabiliriz!
Etiketler: Erketürk » Erkut Altındağ » Facebook » networkingİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları