Son Dakika
İtalyan sanatçı Pippa Bacca beyaz gelinliği ile “Barış Gelini” projesi için İtalya’dan yola çıktı. Dünyaya barış mesajı vermek ve insanların güvenilir olduğunu kanıtlamak için otostop yaparak Hırvatistan, Sırbistan, Bosna ve Bulgaristan’dan geçerek 19 Mart 2008 tarihinde son durağı olan Türkiye’ye vardı ve Türkiye’den öteye gidemedi. Çünkü İstanbul Gebze’de tecavüz edilerek öldürüldü.
Pippa”nın ülkeye giriş yaptığı bilindiği halde yetkililer neden onun can güvenliğini sağlayamadılar diye sormadan edemiyor insan. Fakat olayı da çok fazla abartmamak gerektiğini düşünüyorum. İtalyan sanatçı Pippa Bacca’nın tecavüz edilerek öldürülmesi gerçekten çok üzücü bir durum ancak daha önce de sabıkası olan bir psikopatın yapmış olduğu bu olayı Türkiye”ye mal ederek bu konuda gazetelerde abartılı özürler yayınlamanın da aslında sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Almanya’da son birkaç aydır orada yaşayan Türk”lerin evleri yakılıyor. Bu insanlık dışı olaylarda çok sayıda vatandaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Her iki olay da insanlık açısından utanç verici ancak Alman gazeteleri ve yetkililerinden kamuoyuna yansıyan büyük bir özür mesajına hiç rastlamadım. Pippa Bacca’nın başına gelen Avrupa’nın en uygar ülkesinde bile birilerinin başına gelebilirdi. Çünkü her ülkenin kendi sapıkları ve canileri mevcut…
Aslında bugün teknolojiden, internetten, yeni mobil servislerden ve numara taşınabilirliğinden bahsedecektim. Fakat biz bunları burada anlatırken ülkemizde tüm toplumun vicdanını ağır yaralıyacak olaylar gelişiyor. Son olarak da 14 yaşındaki bir kıza tecavüz eden kızın büyük dedesi yaşındaki bir meslekdaşımız günlerdir gazete manşetlerini meşgul ediyor.
Acaba toplum olarak bize neler oluyor? Teknoloji geliştikte, iletişim olanakları arttıkça ve yaşam kalitesi yükseldikçe etik değerlerimizde bir alçalma mı oluşuyor? Herkes birilerini suçlayıp hedef gösteriyor ve birileri sürekli olarak “Günah Keçisi” seçiliyor. Tıpkı Pippa Bacca ve 14 yaşındaki küçük kıza tecavüz edenler gibi. Aslında hepimizin aynayla yüzleşme zamanı değil mi? Herkes toplumdaki etik dejenerasyondan bahsediyor ama hiç kimse kendisinin etik değerlerini sorgulamıyor. Aslında toplumlarda etik bir çöküş yaşanıyorsa bunun sebebini o toplumdaki tüm bireylerde aramak gerektiğini düşünüyorum. Eğer bir suçlu aranıyorsa ve birileri “suçlu ayağa kalk” diye bağırıyorsa yargıladığımız günah keçilerinin dışında herkesin ayağa kalkması gerektiğini düşünüyorum. Onlara ilk taşı da aranızdaki en masumunuz atsın…
Yazımı herkesin aynayla ve kendisiyle yüzleşmesi gerekliliğini anlatan bir yastık altı hikayesi ile bitiriyorum.
“Uzun yıllar önce uzaklardaki bir ülkede ‘Bin aynalı dağ’ denilen bir dağ vardı. Bu Dağın zirvesine gerçekten de bin tane irili ufaklı ayna yerleştirilmişti. Herkes zaman zaman bin aynalı dağa çıkıp ilginç öykülere şahit olmayı ve daha sonra gördükleri hakkında arkadaşlarıyla konuşmayı isterdi. Bir gün bu ülkede yasayan küçük mutlu bir köpek bu dağı duydu ve oraya gitmeye karar verdi. Dağın eteğine ulaştı ve sonra da neşeyle yukarı tırmandı. Yorulmuştu ama yeni şeyler göreceği için keyiflenmiş ve yorgunluğunu çoktan unutmuştu. Aynaların bulunduğu zirveye geldiğinde kulaklarını dikmiş, kuyruğunu hızlı hızlı sallıyordu. Kocaman bir gülümseme gönderdi onlara.
Karşılığında bin tane kocaman sıcak ve dostane gülümseme aldı. Mutluluğu kat kat artmıştı. Oradan bir türlü ayrılmak istemiyordu. Türlü türlü sevinç ve dostluk hareketleri yapıyor, yaptıklarının bin kat fazlasıyla karşılığını görüyordu. Nihayet gün karardı ve oradan ayrılması gerektiğini anladı. Dağdan inerken kendi kendisine “Burası harika bir yer! Buraya sık sık geleceğim” diye düşünüyordu. Bu arada aynalı Dağın çıkışındaki anlamlı levhayı da okudu ve mutluluğu bin kat daha arttı…
Aynı ülkede yaşayan başka küçük bir köpek daha vardı. Ama ilki kadar mutlu değildi. Huysuz ve mutsuzdu. O da o dağa gitmeye karar verdi. Dağın eteklerine kadar gelip de yukarıya baktığında şikayete başlamıştı bile. Sızlana sızlana dağın tepesine kadar çıktı. Yorgunluk ve kızgınlığa şimdi bir de korku eklenmişti. Doğru, ya bu dağın tepesinde kendisini kim bilir hangi hırsızlar, haydutlar bekliyordu! Aynaların olduğu alana yaklaşırken her an bir düşmanla karsılaşacakmış gibi başını öne eğmişti. Kafasını kaldırıp da aynalara baktığında gözlerinde inanamadı. Soğuk soğuk bakan bin tane köpek gözlerini onun üzerine dikmişti. Güya onlardan korkmadığını onlara göstermek için hırlamaya, dişlerini göstermeye başladı. Aynı anda korkunç görünümlü bin köpek kendisine hırlayınca korkudan ne yapacağını bilemedi ve dağdan kaçarak inerken kendi kendine “Burası korkunç bir yer! Buraya bir daha asla gelmeyeceğim” diyordu. Huysuz köpek o hızla ve korkuyla kaçarken aynalı dağ hakkında bilgi veren levhayı ve üzerindeki yazıları görmemişti bile.
Levhada şöyle yazıyordu:
“Ey yolcular! Sakın aldanmayın, gördüğünüz görüntüler sadece ve sadece sizin aynadaki yansımanızdır. Aynı şekilde hayatta başınıza gelen bütün olaylar size tutulmuş aynalardır. Onlarda sadece kendinizi, kendi duygu ve düşüncelerinizi görürsünüz…”
Aykut Altındağ Kimdir?
www.maxionline.net/aykut/aykutaltindag1.htm
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları