Son Dakika
Turkcell Mobil Uygulamasını Yeniledi
Siber Saldırılarda Sisteme Sızan Kötü Amaçlı Yazılımların Kullanımı Yüzde 168 Arttı
Yandex Reklam Tercihleri Araştırması’nın Sonuçları Belli Oldu
Özel Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Ziyaretçilere Açtı
Gastromasa Gastronomi Konferansı İstanbul’da Gerçekleşti
Yeni PEUGEOT E-5008 ve 5008 Türkiye’de
Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Bu kelime geçen yılın ilk aylarına kadar birçok kişi için hiçbir anlam ifade etmezken son 9 ayda hayatımızdaki en önemli kelimelerden biri oldu. Aslında hayatlarımız ne kadar da güzeldi. Özgürce ve maskesiz dolaşabiliyor, sevdiklerimize sarılabiliyor ve sosyal mesafenin ne olduğunu bilmiyorduk. Bir virüs tüm hayatımızı hatta tüm dünyadaki insanların hayatını altüst etti.
1980’li yılların ortalarına kadar evlerinde telefon olanlarımız parmakla sayılırdı. Elektrik ve su kesintileri hayatımızın bir parçasıydı. Büyük süpermarketler olmadığı gibi tüp, sana yağı, sigara ve yağ kuyrukları ülkenin her yanını sarmıştı. Cipsleri, kaliteli çikolataları ve ithal tüketim malzemelerini marketlerde bulamazdık. Şanslı olanlarımız Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelen yakınlarımıza sipariş ederdi. Renkli televizyon çok yeni, renkli yayın ise çok kısıtlıydı.
Yeşil ekranlı ilk bilgisayarlar ofislerdeki yerlerini daha yeni alıyorlardı. Cep telefonu ve internet icat edilmişti ama kimsenin bundan haberi yoktu ve ilgilenmiyordu Televizyon tek kanallıydı. Fotoğraf makinesi sahibi olmak önemli bir ayrıcalıktı. Dijital fotoğraf makinesi diye bir kavramı ise daha kimse duymamıştı. Tek bir TV kanalının yayınını almak için damlara klasik antenler takılır ve net görüntü ayarı için saatlerce damlarda dolaşılırdı.
Kredi kartı nedir bilinmez, her şey senetle alınır, herkes kendisine kefil olacak insan bulmaya çalışırdı. Bankadan bir yere para göndermek bazen bir hafta sürerdi. En çok kullandığımız iletişim aracı mektuptu. Bayramlarda birbirimize değişik kartlar postalardık. Amerika’daki bir arkadaşımıza bir mektup gönderip cevabının gelmesini beklemek en az 1 ay sürerdi. Tatil denince aklımıza bir tatil beldesine ailecek giderek ucuz yollu bir pansiyon bulmak gelirdi. Durumu iyi olanlar uçakla yurtdışına tatile giderlerdi. O dönemde uçak bileti alabilmek için bir küçük servet ödemek gerekirdi. İş bulmak için Lise mezunu olmak kafi gelir, üniversite mezunları parmakla gösterilirdi. Otellerde ve restaurantlarda her şey dahil sistem henüz icat olmamıştı. Bildiğimiz tek dev alışveriş merkezi Ataköy Galleria’ydı. Tek özel üniversite 1985 yılında kurulan Bilkent Üniversitesi’ydi…
2020 yılına geldiğimizde “Dev market zincirlerinin istilası altında alabileceğimiz en az 50 çeşit peynir ve 25 marka tuvalet kağıdı raflarda bizi bekliyordu. Maddi durumu birazcık iyi olanların dolapları ağzına kadar ithal yiyecek ve içeceklerle doluydu. Yüzlerce özel kolej ve onlarca özel üniversite her köşe başında karşımıza çıkıyordu. Televizyonda yüzlerce kanalımız, dijital platformlarımız, paralı kanallarımız ve bayide yüzlerce çeşit dergimiz vardı. Yüz binlerce dolarlık ithal otomobiller caddelerde cirit atıyordu. Herkesin elinde son model akıllı cep telefonlar, camı çizilse yenisi alınıyordu. Evlerde her odaya bir televizyon, her insana da bir bilgisayar düşüyordu.
Uluslararası kahve zincirlerinde kahvemizi yudumlarken son model notebook’umuz ile internette sörf yapıyorduk. Kimse mektup yazmıyordu. Amerika’daki arkadaşımızla istediğimiz an video konferans yapıyorduk. Artık kimseler bankaya da gitmiyordu. Sadece maaşlar bankaya yatıyor, ödemeler internet bankacılığı yoluyla yapılıyordu.
Hele bir de değişen tatil alışkanlıklarımız var ki sormayın gitsin. Tatillerimizi geçirmek için 5 yıldızlı, SPA’sı bulunan, 100 çeşit yemeği bulunan açık büfeli, havuz başında daha iyi serinleyebilmemiz için soğutulmuş havlu dağıtılan otellere gitmeyi tercih ediyorduk. Dünyayı dolaşmak herkes için keyifli bir hobiydi.
Klimalı evlerimizde kablosuz modemlerimizle tuvalette bile internet kullanıyor, evin içinde kimse birbiriyle konuşmuyor, herkes internette sörf yapıyordu. Bütün fotoğraf makineleri dijital olarak fotoğraf ve video çekimi yapıyordu. Cebimizdeki sayıları onları bulan kredi kartlarımızla taksitli ve kefilsiz olarak istediğimizi alabiliyorduk. “Sadece Levent civarında sayıları 10’a yaklaşan dev alışveriş merkezlerimiz vardı ve sayıları her geçen gün artıyordu” diye konuşuyorduk.
Ve bir sabah uyandığımızda Covid 19 ve pandemi gerçeği ile karşılaştık. Yaşadığımız Lale Devri’nin bittiğini ve Pandemi Devri’nin başladığını gördük. Bırakın yurt dışına çıkmayı, bırakın şehir dışına çıkmayı sokağa çıkmak bile izne tabii oldu. Maske takmadan bakkala gidemiyor, HES kodumuz olmadan otobüse, metroya ve vapura bile binemiyoruz. Virüs korkusundan kimse kimseye yaklaşmıyor. Anneler evlatlarına evlatlar annelerine sarılmaya hasret kaldı. Birçok insanın gidebilecek bir işi kalmadı. İstediğiniz kadar zengin olun sadece markete gitmeye izniniz var. Hayatta kalabilenler hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeyi planlıyorlar. Pandeminin ortadan kalkacağı maskesiz günleri bekliyoruz.
Umarım 2021 herkes için hayallerini gerçekleştirdiği bir yıl olur. Mutlu yıllar !
Etiketler: Aykut Altındağ » Pandemi devriİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları