Son Dakika
“Çok okuyan mı yoksa çok gezen mi daha çok bilir?” sorusuna hepimizin vereceği yanıt kuşkusuz farklı olacaktır. İşim gereği alışılmıştan çok gezen birisi olarak her gittiğim yerde yeni bir şeyler öğrenip aynı zamanda farklı hayat tecrübeleri ediniyor olmanın verdiği enerjiyle işimi severek yapıyorum. Her sabah uyandığımda daha önce gitmediğim bir yere gidecek ve hiç tanımadığım insanlarla tanışacak olmanın verdiği heyecan hayatımda önemli bir motivasyon sağlıyor. Gezdiğim ve gördüğüm ortamlarda çoğu zaman bana ters gelen ve tam olarak neden böyle olduğuna akıl sır erdiremediğim olaylar yaşıyorum. İşin özeti; aklıma takılan sorular oluyor. Bir kuyuya bir deli taş atmış 40 akıllı çıkaramamış misali paylaşayım istedim.
Çağrı Merkezleri Konusu
Son yıllarda ülkemizde bir iş kolu hem istihdam sağlamada hem de büyüme konusunda diğer iş kollarına ciddi bir fark attı. Evet, çağrı merkezlerinden bahsediyorum. Bu aralar hangi çağrı merkezini arasam sürekli olarak verdikleri bilgiyi araştırarak web sitelerinde veya çeşitli kaynaklarda onaylatmam gerekiyor. Yok eğer çağrı merkezi yetkilisine inanıp gözü kapalı dediğini kabul ederseniz başınıza iş aldığınızın resmidir. Bankalardan tutun da GSM operatörlerinin çağrı merkezlerine Allah düşürmesin diyeyim. Derdinizi anlatacak birisini bulup işinizi çözene kadar sinir hastası olmamak elde değil. Bu konuda Turkcell’in özel müşterilerine hizmet veren Turkcell Black Çağrı Merkezi hizmetinden bahsetmeden edemeyeceğim. Ekşi Sözlük’deki açıklamasıyla Turkcell’in en baba müşteri sınıfı olarak tanımlanan müşterilerine hizmet veriyorlar. Sağ olsunlar beni de bu müşteri sınıfına dahil ettiler. O günden sonra Turkcell’de Çağrı Merkezi ile ilgili ciddi bir problem yaşamadım. Ne zaman canım isterse ücretsiz bir numarayı arıyorum ve sorumu veya isteğimi iletiyorum. Bana tahsis edilmiş gayet kibar bir temsilci halimi hatırımı sorarak çok hızlı bir şekilde yardımcı oluyor. İşler ne hikmetse hemen çözülüyor ve ben de kendimi özel hissediyorum. Buraya kadar her şey güzel de peki ben Turkcell Black Müşterisi olmadan önce başka bir çağrı merkezini mi arıyordum. Neden işlemlerim bu kadar hızlı olmuyordu? Neden beni telefonda karşılayan temsilci bu kadar anlayışlı değildi? Neden her ikisinde de sizi arayacağız dedikleri halde normal çağrı merkezinden bir geri dönüş olmazken Turkcell Black’de hemen geri dönerek sorununuzu hallediyorlar? Aynı çağrı merkezinden alınan hizmet neden bu kadar siyah ve beyaz kadar farklı? Turkcell Black ayrıcalığına sahip olmayan Turkcell müşterileri daha kaliteli hizmet alabilmeyi hak etmiyorlar mı?
Neden LCV Veriyoruz?
LCV özellikle davetiyelerin altına konan ve söz konusu davete katılmak için davet sahibine önceden bilgi verme zorunluluğunu (Lütfen Cevap Veriniz) ifade eden kısaltmadır. Yayınımıza veya şahsıma bir davet ulaştığı zaman genel prensip olarak arayıp LCV kaydı veririm. Kaç kişi katılacağımı bildiririm. Fakat son zamanlarda görüyorum ki çok şatafatlı davetiyelerle gelen VIP etkinliklerinde bile LCV kaydı vermek hiçbir şey ifade etmiyor. Etkinliğe 5-10 dk. geç kaldığınızda oturacak yeriniz bile kalmamış. Çünkü kapıdan her geçeni LCV kaydı olmadan içeri alıyorlar. Bütün baş köşeler medya fareleri tarafından zapt edilmiş durumda. Hatta iş artık öyle bir boyuta geliyor ki siz davetlisiniz ve LCV kaydı vererek katılmışsınız. Fakat LCV kaydı bile vermeden elini kolunu sallayarak giren hatta gazeteci bile olmayan bu kişiler lütfediyorlar ve masalarda oturmanız için size yer açıyorlar. Şimdi soruyorum. Biz neden LCV veriyoruz?
Basın Daveti Yok Fakat Bülten Aksamıyor
Yayına başladığımız 2004 yılından bu yana haberi kaynağında takip ettiğimizi sağır sultan bile duydu. Bilişim teknolojileri üzerine makaleler yazdığımı da okuma-yazması olan ve işine sahip çıkan herkes biliyordur. Buna rağmen hala bazı iletişim firmaları özellikle bilişim konulu etkinliklerine basın davetini ısrarla göndermemeye devam ediyorlar. Bu firmalar yayınımızı çağırmaya değer bulmayabilirler ve buna benzer birçok sebep üretebilirler, buna hiç itirazım yok. Ama her nedense etkinlik sonrası bir bakıyorum basın bültenini hiç aksatmadan şahsi mailim de dahil olmak üzere göndermişler. Yani kısaca “Biz sizi çağırmaya değer bulmadık ama bülteni yayınlatmak için bizim için değerlisiniz” diyorlar. Bizi basın davetinize çağıracak kadar değerli bulmuyorsanız ardından bülteni niye gönderiyorsunuz?
Turkcell Neden Büyük?
Çok güncel bir örnek vermek istiyorum. Bir tarafta Paul Doany’in yönettiği bir şirket, bir yanda Süreyya Ciliv’in yönettiği bir şirket. Bu şirketlerin birisi Türk Telekom, bir diğeri Turkcell. Bu 2 şirketin halen görev yapan Genel Müdür Yardımcıları ile röportaj yapmak için talepte bulundum. Önce her iki firmanın iletişim ajanslarına (Türk Telekom için Bersay, Turkcell için Mese) isteğimi e-posta yolu ile ilettim. Aynı bilgiyi Türk Telekom ve Turkcell’in en üst seviyedeki Kurumsal İletişim yetkilileriyle paylaştım. Ayrıca her 2 röportaj konuğum olacağını düşündüğüm Genel Müdür Yardımcıları ile bu isteğimi sözlü paylaştım. Sonra ne mi oldu? Turkcell ve Mese tarafında hemen yazışmalar başladı. Çok hızlı bir biçimde gün ayarlandı. En önemlisi tüm gelişmeler ile ilgili sürekli bana bilgi verildi. Röportaj yapacağımız gün Turkcell Plaza’ya vardığımda Turkcell Kurumsal İletişim’den sevgili Serhat Ayan dış kapıya kadar gelerek beni karşıladı. Yukarı çıktığımızda Kurumsal İletişim’den herkes yanıma gelerek “hoş geldiniz” dedi. Daha sonra röportajımızı bir zaman kısıtlaması olmadan dost meclisi havasında geçekleştirdik. Türk Telekom tarafında ne mi oldu? Son 6 aydır gönderdiğim e-postaya cevap bekliyorum. Üstelik röportaj yapacağımız kişinin nikah şahidimiz olması nedeniyle torpilli bile olacağımızı düşünüyordum. Türk Telekom’dan veya iletişim ajansından kimse arayıp ne bir bilgi verdi ne de bir telefon ile mazeret bildirdiler. Şimdi aklıma takılıyor ve kendi kendime soruyorum: “Büyük nasıl olunur?” Sonra cevabı kendi kendime fısıldıyorum: “Büyüklük, kendinden küçüğüne gösterdiğin saygıdır”.
Keramet Fotoğraf Makinesinde Değil
Sürekli fotoğraf çeken ve bunları dostlarımla paylaşan birisi olarak çok fazla kişi fotoğraf makineme övgüler yağdırıyor. Onlara küçük bir öyküyü hatırlatmak istiyorum: Çok ünlü bir profesyonel fotoğrafçıyı bir gün yemeğe davet etmişler. Bu yemek sırasında çektiği birkaç fotoğrafı ertesi gün jest olsun diye evin hanımına hediye olarak bırakmak istemiş. Evin hanımı fotoğrafçıyı içeri davet ederek bir kahve ikram etmiş. Bu arada da çekilen fotoğraflara bakıyor her fotoğrafın ardından “Bunlar mükemmel fotoğraflar fotoğraf makineniz mükemmel olmalı” diyormuş. Bu yorum karşısında çok bozulan ama belli etmeyen fotoğrafçı kahvesi bitince müsaade istemiş. Tam kapıdan çıkmak üzereyken evin hanımına dönerek. “Hanımefendi, dün geceki yemekleriniz bir harikaydı. Sizin de tencereleriniz mükemmel olmalı!..” demiş.
Bu ayki yazımı Albert Schweitzer’ın bir deyişi ile bitiriyorum. “Büyük olmak iyidir ama insan olmak daha iyidir”.
Aykut Altındağ Kimdir?
www.maxionline.net/aykut/aykutaltindag1.htm
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları