Son Dakika
Bir zamanlar “doğunun Paris”i dendiğinde ilk aklımıza gelen şehir Beyrut olurdu. Uzun yıllar Ortadoğu’nun ekonomi ve kültür merkezi olan Beyrut, 1970’lerden sonra başlayan siyasal karışıklıklar ve bu yüzden ortaya çıkan Lübnan İç Savaşı (1975-1991) sonucu bu özelliğini kaybetmişti. Şimdilerde ise o eski ihtişamlı günlerine kavuşmak için çaba harcıyor.
Beyrut, Osmanlı döneminde planlı bir gelişme gösterdikten sonra 1943’te bağımsızlığını kazandı ve hızlı bir büyüme dönemine girdi. İç savaştan önce Beyrut nüfusu içinde Hıristiyan ve Müslümanların sayısı hemen hemen eşitti. Şimdi Müslümanlar çoğunlukta. Halkın büyük çoğunluğunu meydana getiren Araplar, Lübnanlıları, Filistinli mültecileri, Suriyelileri ve başka göçmen Arap cemiyetleri de içine alıyor.
Beyrut, dünyayı gezmeyi seven herkesin hayatında en az bir kere ziyaret etmesi gereken bir şehir. Hem doğal ve tarihi güzelliklere sahip.
Hakkında bu kadar övgüyle bahsedilen Beyrut’u yerinde görmek için bayram tatiline denk gelen zaman diliminde ETS Tur organizasyonu ile 3 gece 4 günlük Beyrut (Lübnan) turuna eşimle birlikte katıldım. T.C. vatandaşlarına Lübnan’da vize uygulaması yok, yalnızca 6 ay geçerli pasaport yeterli.
Beyrut’a İstanbul’dan yaklaşık 1,5 saatlik bir uçuş mesafesinde ulaşabiliyorsunuz. Küçük ama modern sayılabilecek bir havaalanı var. Havaalanında ücretsiz internet hizmeti bile veriliyor.
Şehre ilk geldiğinizde hemen panaromik şehir turu başlıyor. İlginç bir coğrafi oluşum ve kentin sembollerinden olan Raouché’deki Güvercin Kayalıkları’nın çevresi oldukça nezih ve aynı caddede birçok kafe ve restoran bulunuyor. Özellikle geceleri bu cadde oldukça keyifli ve hareketli.
Osmanlı Saat Kulesi, Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılan, savaş sırasında yerle bir olup çok kısa zamanda Beyrut’un yeniden yapılanmasında büyük rolü olan eski Başbakan Rafik Hariri’nin girişimleriyle eskisini aratmayacak şekilde yenilenen tarihi Mecidiye Camii, Ömer Camii, Birleşmiş Milletler Binası, Başbakanlık, Parlamento Binası, tarihi Yunan Ortodoks ve Katolik kiliseleri görülmesi gereken diğer yerlerin başında geliyor.
Beyrut gecelerini çok farklı
Beyrut, geceleri yaşayan bir kent. Bu şehrin gece yaşantısı, tüm dünyaya nam salmış. Beyrut, Ortadoğu’da bir şehir olmasına rağmen birçok batılı şehre göre çok daha renkli bir gece hayatına sahip. Gece eğlenceleri burada saat 23.00 sonrası başlıyor ve neredeyse sabaha kadar sürüyor. Özellikle geceleri yüksek topuklu ayakkabılarıyla dolaşan zarif hanımlar çok fazla. Lübnan mutfağının lezzetli mezelerini, Orta Doğu müzikleri eşliğinde tadına varacağınız çok fazla eğlence mekanı var. Bunların en meşhuru ise Musichall. Bizim eski Maksim Gazinosu’nun bir benzeri mekan diyebiliriz.
Jeita, Harissa, Byblos Gezisi
Beyrut’a gittiğinizde mutlaka Jeita, Harissa, Byblos Gezisi’ne katılın. Özellikle Jeita Mağarası görülmesi gereken eşi benzeri olmayan bir doğa güzelliği. Lübnan’ın başkenti Beyrut’un 18 km kuzeyindeki Nahr al-Kalb vadisinde bulunuyor. 1836 yılında Rahip William Thomson tarafından keşfedilmiş. Harissa ise Rio de Jenerio’daki Hz. İsa heykeli gibi şehre yukarıdan bakan Meryem Ana Heykeli’nin olduğu tepeye teleferikle çıkılan bir yer. Antik Fenike liman şehri Byblos da Lübnan’da Beyrut kentinin kuzeyinde yer alan sevimli bir yer. Bugünkü modern Latin Alfabesinin temelini de Bibloslular oluşturmuş. Ayrıca Piramitlerin de yapımında kullanılan sedir ağaçlarını Mısır’a satan Bybloslular olarak biliniyor.
Beiteddine Sarayı ve Deir El Kamar Gezisi
Beyrut’tan 50 km mesafede Dürziler’in yaşadığı, Velid Canbolat adlı Dürzi Lideri’nin ailesine ait olan Osmanlı yapısı Beiteddine Sarayı da görülmesi gereken bir tarihi yapı. 19. yüzyıl başında inşa edilen ve İtalyan mimarlar tarafından yapılmış olan saray, bahçesi ve avluları ile Bizans mozaiklerinin sergilendiği bir müze olarak düzenlenmiş.
Antik Roma kenti Baalbek
Lübnan’a gidip de dünyanın en iyi korunmuş antik Roma kentlerinden birini görmeden dönmek olmaz. Beyrut’a yaklaşık 85 km uzaklıkta Bekaa Vadisi’nde bulunan Baalbek’i de mutlaka görmelisiniz. Baalbeck’de bulunan Jüpiter Tapınakları, Bacchus, Venüs, Adalet Sarayı ve altıgen avlu oldukça etkileyici. Oralara kadar gitmişken de Anjar’da tarihi Emevi kalıntılarını da görün derim.
Herkese hayatında bir defa dahi olsa mutlaka Beyrut’a gitmesini tavsiye ediyorum. Bu geziyi bir an önce yapmanızı öneririm, zira Ortadoğu’nun ne olacağı belli değil. Ama şu an itibariyle Beyrut birçok yerden çok daha güvenli.
ETS Tur ile çıktığımız bu gezide bizimle birlikte ilk defa Beyrut’a rehber olarak gelen rehberimizin tecrübesizliği, daha sonra ekstra turlarda bizimle olan rehberlerimizin ilgisizliği ve son olarak da ETS Tur’da şu ana kadar gördüğüm en fazla saygı sınırlarını aşan rehber olan ve misafirlerine ya ukala tavırlarıyla ya da külhanbeyi edalarıyla hitap eden Tunç Evginer dışında ciddi bir sıkıntı yaşamadık.
Son bir hatırlatma da iletişim konusunda. Beyrut’ta havaalanında, şehirde otellerde ve Starbucks gibi kafelerde ücretsiz internet bulunuyor. Fakat Turkcell abonesiyseniz Lübnan Dünya Tarifesi paketlerine giren bir ülke. Yani konuşma ve veri kullanım paketleri anormal pahalı. Ayrıca tek paket seçeneğiniz dışında alternatifiniz yok. Fakat eminim Turkcell bu konuya el atarak Lübnan’a gidecek abonelerine daha uygun bütçeli çözümler geliştirecektir.
Bu ayki yazımı Goethe’ye ait bir deyiş ile noktalıyorum. “İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır.”
Aykut Altındağ
Genel Yayın Yönetmeni
www.maxihaber.net
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları