Son Dakika
Selen Erdurak, Karel Kurumsal İletişim Direktörü Oldu
UPTION, MoneyGram’ın Türkiye’deki İlk Mobil Cüzdan İş Ortağı Oldu
KAGİDER, FEM Sertifikalı Kurumlar İle Kurumsal Üyelerini Bir Araya Getirdi
Elektriğin Bugünü ve Geleceği Electricity Eurasia Fuarı’nda Ele Alınacak
Red Hat Summit Connect İstanbul’da Gerçekleşti
6. Hizmet İhracatının Şampiyonları Ödüllerini Aldı
Hayatına yeni başlayacak bir işletmenin kurucusu da olsanız, yönetici ve veya çalışanı da olsanız kalbinizden geçen tek arzu işletmenin kalıcı olabilmesi ve büyük başarılara imza atarak yüksek karlılık sağlayan bir küresel oyuncuya dönüşmesi olacaktır. Bu amaç uğruna atılması gereken adımların ne olacağının belirlenmesi belki de en kritik unsurdur. Özellikle doğru bir stratejik planlama süreci şirketin bazı çekirdek rekabet avantajlarına sahip olmasını sağlayabilir ve bir oyuncu olarak pazardaki konumunu güçlendirebilir. Doğru bir stratejik planlama süreci beraberinde markalaşma ve kurumsallaşma gibi kazanımları da getirecektir.
Türkiye’deki şirketlerin genelde aile şirketi yapısında olmalarından dolayı bazı kurumsallaşma sorunları yaşadıkları biliniyor. Yine de şirketin yapısına veya türüne bakmadan da doğru bir stratejik planlama yapabilmek mümkün. Bunun için ilk gereken doğru bir iç ve dış çevre analizi yapmak. Genelde SWOT analizi olarak da bilinen şirketin güçlü ve zayıf yönleri ile bulunduğu sektörün ve yakın dış çevresinin içerdiği fırsat ve tehditler çok iyi bir analiz sürecinden geçirilmeli ve ortaya tüm gerçekleri yansıtan doğru bir tablo çıkmalıdır. Şirketin tüm paydaşlarının yer alacağı bir çevre analizi ile birlikte sektörün tüm dinamikleri önceden tespit edilebilir. Devlet yasaları (regülasyonlar), kredi kurumları, sendikalar, rakipler ve belki de en önemli unsur olan müşterileri tanımak en önemli rekabet avantajı haline dönüşebilir.
İç ve dış çevresini doğru bir şekilde analiz eden firmanın artık önündeki yeni hedef vizyon ve misyon belirlemek olmalıdır. İşletmenin misyonu, onun var olma nedenidir. Üreteceği ürün veya hizmet her ne ise onu en iyi şekilde üretebilmesi ve bu alanda uzmanlaşması örnek gösterilebilir. Vizyon ise işletmenin gelecekte gelmek istediği nokta olarak tasvir edilebilir. Eğer özel bir teknolojimiz olsaydı ve bundan 20 sene sonrasının bir fotoğrafını çekebilseydik; bu fotoğrafta nerede ve nasıl yer almak isterdik? Örgütün yapısına uygun şekilde belirlenmiş uygun bir vizyon ve misyon ile bu doğrultuda oluşturulacak daha kısa vadeli amaç ve hedefler özellikle de dalgalı ve rekabetin yoğun yaşandığı sektörlerde rotadan sapmamak için bir yol gösterici rehber niteliğinde olacaktır. İşletmenin stratejik yönetim kapsamında oluşturduğu bu planlara uygun bir bütçe oluşturulmalı ve bütçenin nasıl kullanıldığı düzenli olarak kontrol edilmelidir. Kontrol aşamasında ise üç farklı teknik kullanılabilir. Geriye dönük kontrol bugüne kadar yapılan işlemler üzerinde gerçekleştirilirken, ileriye dönük kontrol ise geçmişte yaşanan olası hataların gelecekte tekrarlanmaması ise alınacak önlemleri kapsar. Ek olarak günümüzde “just in time” olarak da adlandırılan sıfır stoklu ve eş zamanlı üretim yapan örgüt yapıları ise eşzamanlı kontrolü tercih etmektedirler.
Porter’in Değer Zinciri adını verdiği analizde firmanın değer oluşturabilecek faaliyetleri beş grupta toplanmıştır. Bunlar iç ve dış lojistik, işlemler (süreçler), pazarlama ve satış faaliyetleri ile hizmetler olarak belirlenmiştir. Firmaların ürettikleri ürün veya hizmetler dışında ortak noktaları müşteriye olan ihtiyaçları ve bağımlılıklarıdır. Bir firmanın finansal ve büyüme başarısı da sahip olduğu müşteri sayısı ve pazar payı ile doğru orantılıdır. Müşteri sayısını arttırmak ise pazarda nitelikli ürün ve hizmet üretmekten geçmektedir. Bu üretim esnasında maliyet liderliği ya da uzmanlaşma üzerine mi gidileceği, dar ya da geniş bir pazarda faaliyet gösterileceği üst yönetim tarafından belirlenen detaylardır. Ancak hangi yöntem veya stratejik hamle seçilirse seçilsin gününüzde nitelikli işgücü olmadan bir firmanın başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır. Özellikle de günümüzde tanıdık ya da akrabalardan personel seçimi (nepotizm) ile işgücü alımı gerçekleşen bir çok aile şirketinin temel başarısızlık nedeni budur. Satın aldığımız binlerce dolarlık bir üretim cihazının başına işini bilmeyen bir kişiyi getirdiğimizde hem şirkete hem de kişinin kariyerine olabilecek en büyük ihaneti yapmış oluruz. Bu nedenle başarının en temel anahtarı doğru nitelikteki personeli doğru pozisyonda kullanabilme başarısını göstermektir. Bunun yanında doğru strateji seçimi, finansal güç ve uygun örgüt yapısı ile birlikte başarı zaten gelecektir. Eğer tüm bunlar olduğu halde hala gelmiyorsa, üst yönetim ve yöneticiler sorgulanmaya başlanacaktır. Onlar sorgulandığında örgüt iklimi de değişecek, bu olumsuz atmosfer tüm örgüte yayılacaktır. Bu noktadan sonra da o şirketten artık bir başarı beklemek bir hayal olacaktır…
Bu makalenin hazırlanmasıda M.Porter ve K. Mirze’nin eserlerinden faydalanılmıştır.
Etiketler: Değer Zinciri » Erkut Altındağ » just in time » küresel oyuncu » PorterİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları