Son Dakika
Turkcell Mobil Uygulamasını Yeniledi
Siber Saldırılarda Sisteme Sızan Kötü Amaçlı Yazılımların Kullanımı Yüzde 168 Arttı
Yandex Reklam Tercihleri Araştırması’nın Sonuçları Belli Oldu
Özel Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Ziyaretçilere Açtı
Gastromasa Gastronomi Konferansı İstanbul’da Gerçekleşti
Yeni PEUGEOT E-5008 ve 5008 Türkiye’de
Çocukluğumda bilgisayar yoktu, internet yoktu, cep telefonu yoktu renkli televizyon yoktu, birden fazla TV kanalı yoktu, dijital halini geçtim fotoğraf makinemiz yoktu. Fakat bunlardan hiç birinin eksikliğini hissetmeden büyüdük. Çünkü sanal olmayan gerçek arkadaşlarımız vardı. Okul sonrası hava kararana kadar sokaklarda oynardık. Teknoloji neredeyse hayatımızda hiç yoktu zaten bizim de teknoloji ile ilgimiz yoktu.
Elektrik ve su kesintileri hayatımızın bir parçasıydı. Büyük market zincirleri olmadığı gibi tüp, yağ, sigara ve gazyağı kuyrukları ülkenin her yanını sarmıştı. TV yayınını almak için damlara klasik antenler takılır ve net görüntü ayarı için saatlerce damlarda dolaşılırdı. Kredi kartı nedir bilinmez, her şey senetle alınır, herkes kendisine kefil olacak insan bulmaya çalışırdı. Bankadan bir yere para göndermek bazen bir hafta sürerdi.
Bayramlarda birbirimize değişik kartlar postalardık. Amerika’daki bir arkadaşımıza bir mektup gönderip cevabının gelmesini beklemek en az 1 ay sürerdi. İş bulmak için lise mezunu olmak yeterliydi. Üniversite mezunları parmakla gösterilirdi.
Çok mutlu ve keyifli günler yaşardık. Sokaklardaki tek tehlike top oynarken ara sıra geçen bir otomobilin size çarpma riskiydi. Okullar zaten yarım gündü. Bir yıl sabahçı bir yıl öğlenci olurduk. Şimdiki gibi okul sonrası kurslar, eğitimler, özel dersler olmadığı gibi öyle aşırı ödev de verilmezdi. Çevremdeki tüm arkadaşlarım devlet okullarına giderdi. Okula giderken hiç servis kullanmadım. Her türlü hava şartlarında okula yürüyerek giderdik. Okula giderken otobüse binmek arkadaş çevremizde pek hoş karşılanmaz okula otobüsle veya babasının otomobiliyle gelenler dalga konusu olurdu.
Oyun konsollarımız, tabletlerimiz, akıllı saatlerimiz yoktu fakat sokakta gazoz kapakları ile “yılan”, plastik toplarla “yakartop”, küçük toplarla “Japon kale maç” yapardık. Mahalleler arası futbol maçları çok meşhurdu. Hem maç yapmak için bazen de mahallenin kızlarına yan baktıkları için “mahalle kavgası” için toplanırdık. Maç yapmak da onlarla dalaşmak da teknolojik oyuncaklarla oynamaktan çok daha keyifliydi.
Çocukluğumda sokakta oynarken suyu bahçelerdeki musluklardan ve bahçeyi sulayın teyzelerin hortumundan içerdik. Kapalı sular ile henüz tanışmamıştık. Hemen hemen hiçbir şeyin fiyatını bilmezdik ama kıymetini bilirdik.
E-posta, Whatsup kullanmıyorduk ama telefon etmek için sarı jetonlarımız vardı. Evimizde telefon olmadığı için telefon kulübelerinden ulaşırdık birbirimize. Mektup yazardık uzaktaki sevdiklerimize…
O günlerden bu güne dünyada ve Türkiye’de çok şeyler değişti. Artık dev market zincirlerinde alabileceğimiz en az 50 çeşit peynirimiz ve 25 marka tuvalet kağıdımız raflarda bizi bekliyor. Dolaplarımız ağzına kadar ithal yiyecek ve içeceklerle dolu. Yüzlerce özel kolej ve onlarca özel üniversite her köşe başında karşımıza çıkıyor. Televizyonda yüzlerce kanalımız, bayide yüzlerce çeşit dergimiz var. Etraf yüzbinlerce dolarlık ithal otomobillerden geçilmiyor. Artık bir adet cep telefonu yetmiyor hiç birimize… Bir çoğumuz çift telefon kullanıyoruz.
Evlerde her odaya bir televizyon, her insana da bir bilgisayar düşüyor. En büyük keyfimiz büyük alışveriş merkezlerinde ‘marka’ kahvemizi yudumlarken son model notebook’umuz ile internette kablosuz sörf yapmak. Artık kimse mektup yazmıyor. Amerika’daki arkadaşımızla istediğimiz an evimizdeki veya en yakın internet cafe’deki bilgisayar yardımıyla video konferans yapıyoruz.
Artık bankaya da gitmiyoruz. Maaşlar bankaya yatıyor, ödemeler internet bankacılığı yoluyla yapılıyor. Alışverişe çıkmak bile artık sanal. Dünyanın istediğiniz yerinden beğendiğiniz bir ürünü birkaç saniyede satın alabiliyorsunuz. Hele bir de değişen tatil alışkanlıklarımız var ki sormayın gitsin. Tatillerimizi geçirmek için 5 yıldızlı, SPA’sı bulunan, 100 çeşit yemek barındırın açık büfeli, havuz başında daha iyi serinleyebilmemiz için soğutulmuş havlu dağıtılan otellere gitmeyi tercih ediyoruz.
Ve yıl 2020’ye geldiğinde insanoğlu Covid-19 isimli bir virüs ile tanıştı. Birkaç ay içerisinde tüm bildiğimiz ezberler bozuldu. Görünen o ki; artık dünyamızda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bakalım yeni dünya düzeni bize ne yenilikler getirecek? Belki eski günleri özlemle anacağımız ve yeni günler göreceğiz. Elbette Covid-19’e sağlığımız yenik düşmezse…
Etiketler: Aykut Altındağ » Covid-19İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları