logo

Koray Öztürkler – Aykut Altındağ Röportajı

rop_koray_ozturkler

Bu haftaki röportaj konuğum Turkcell’in Kurumsal İletişim ve İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler. Kariyerinde herkese örnek olması gereken müthiş bir başarı hikayesi var. Eski bir asker olan avukat baba ile ev hanımı bir annenin 3 çocuğunun en küçüğü olarak 1964 yılında dünyaya gelmiş. Bütün çocukluğu Ankara’da geçen Öztürkler’in kendisine nasıl bir çocuktunuz diye sorduğumda “sessiz ve efendi bir çocuktum. Ne en tepelerde ne de en aşağılarda oldum” diye cevapladı. Yazları rahat bir tatil geçirebilmek için ne yapıp edip hiç ikmale kalmadan sınıflarını başarı ile geçtiğini tebessüm ederek anlattı.

Altı yaşından bugüne sürekli tenis oynadığını, bu sporda ilk kez 13 yaşında milli olduğunu ve Türkiye çapında dereceler elde ettiğini anlatırken o anları tekrar yaşar gibi büyük bir keyif alıyordu. Ortaokuldan itibaren en büyük hayali tenis bursu ile Amerika’ya gitmekmiş. Liseyi Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde tamamlamış. Bu dönemde burs alabilmek hayaliyle Amerika’ya yüzlerce başvuru mektubu göndermiş. Hatta Amerika’ya gitmeyi o kadar çok istemiş ki liseyi bitirdikten sonraki boş bir seneyi bu yazışmalarla geçirmiş.

Aynı bir Japon Atasözünün dediği gibi: “Nereye gitmek istediğini bilene yol vermek için, dünya bile kenara çekilir”. Bu atasözünün onun kişilik yapısını birebir anlattığını düşünüyorum. Kafasına koyduğu her şeyi gerçekleştirebilecek bir potansiyele sahip olan Öztürkler yüksek irade gücüne, gözü kara bir cesarete ve ciddi bir özgüvene sahip. Belki de Koray Öztürkler’in hayat başarısı idealleri uğruna savaşan, ne yapmak istediğini iyi bilen ve bu yolda azimle hiç yılmadan çalışan bir insanın gençlik yıllarında gizli. Lise yıllarından sonra burslu olarak dilini çok iyi bilmediği ve maddi olanaksızlıklar içinde gittiği Amerika’da hayatını devam ettirebilmek için tenis öğretmenliği yapması ve değişik işlerde çalışması onun aslında istediğini elde etmek adına gösterdiği özveri ve sabrı ortaya koyuyor.

1982 senesinde tam burslu olarak Amerika’ya giden Öztürkler Johnson C. Smith University’de eğitim görmeye ve okulun yurdunda kalmaya başlamış. Devlet okulundan mezun olduğu için İngilizcesi o dönem hiç yeterli değil. İlk sene ağırlıklı olarak matematik okumuş. İkinci yıl pazarlama ve ekonomiyi seçip 4 senede mezun olmuş. Bu arada okuduğu ilk 2 yıl boyunca tatillerde Türkiye’ye dönmek istemesine rağmen dönememiş, çünkü Türkiye’ye gidecek parası yokmuş. O yüzden yazları Amerika’da çeşitli işlerde çalışarak ve tenis hocalığı yaparak hayatını devam ettirmeye çalışmış. 1986’da mezun olunca Türkiye’ye tam dönüş yapmış. Sonra da yedek subay olarak 16 aylık vatani görevini Ankara’da ve genelde tercüme yaparak tamamlamış. Askerden sonra iş hayatına başlamak yerine master yapmak istediği için Atlanta’ya gitmiş. Hikayenin bence en ilginç yeri de burası. Öztürkler’in Atlanta’ya giderken hiç parası yokmuş ve okul da ayarlayamamış. Kolay kolay kimsenin göze alamayacağı riskli ve büyük cesaret gerektiren bir karar.

Atlanta’da önce bir arkadaşıyla ortak ev tutmuş ve tenis hocalığı yaparak ev kirasını sonra da okul parasını karşılamış. Mercer University’de 2 senede master’ını tamamlamış ama Türkiye’ye dönmemiş ve orada çalışmaya devam etmiş. Dört yıl boyunca Accenture’da danışman olarak çalışarak toplam 6 yıl Amerika’da kalmış. Telekomünikasyon sektöründe çalışma fırsatı bulduktan sonra 1994 yılında Türkiye’ye dönmüş. Yapı Kredi’de bir değişim programının belli bir alanından sorumlu direktör olarak işe başlamış. Koray Öztürkler’in Turkcell kariyeri ise 14 Eylül 1998’de o zamanki Genel Müdür Cüneyt Türktan döneminde başlıyor. Direktör olarak başladığı Turkcell’de 11 yıldır aralıksız çalışıyor. Öztürkler Turkcell’in en eski çalışanlarından biri.

Evli ve 3.5 yaşında bir oğlu olan Öztürkler’in eşi de eski bir yatırım bankacısı. Öztürkler ailesinin en büyük hobisi oğulları. Ailecek kültür turlarına çıkmayı ve denize girmek için tatil yapmayı çok seviyorlar. Öztürkler son zamanlarda felsefeye ilgisinin arttığını ve resim sergilerini gezmekten keyif aldığını da sohbetimiz esnasında belirtti. Israrlı sorularıma rağmen tuttuğu takımı öğrenemedim ama Turkcell’in sponsoru olduğu 14 Anadolu takımına ciddi bir gönül desteği verdiğini biliyorum. Son olarak kendisine ‘gençlerin hayatta başarılı olması için ne yapması gerekir?’ diye sorduğumda “Hayatta yapabilecekleri en önemli 2 şey var. Bir tanesi iş seçimi diğeri eş seçimi. İş ve eş seçimini çok iyi yapsınlar. Yeter…” dedi.

Koray Öztürkler ile Turkcell Plaza’daki odasında yaklaşık bir saate yakın çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Beyefendi kişiliği, özgüveni, işine hakimiyeti ve tecrübeye dayalı bilgisi ile bulunduğu makamı fazlasıyla hak ettiği kanısındayım. Kendisinin özellikle Türkiye’nin en büyük sosyal sorumluluk projelerinde büyük emeği olduğunu ve önümüzdeki dönemde de çok büyük kurumsal sosyal sorumluluk projelerine imza atacağını düşünüyorum. Yoğun iş temposu arasında bize ayırdığı zaman için kendisine teşekkür ediyorum.

Aykut ALTINDAĞ
Genel Yayın Yönetmeni

A.A. : Bize aileniz, çocukluğunuz ve okul yıllarınızdan bahsedebilir misiniz?
K.Ö. : 20 Ağustos 1964 Ankara doğumluyum. 3 kardeşiz. Ben en küçüğüm, bir ablam var, ağabeyimizi 2004 yılında kaybettik. Annem arasıra çalıştı ama genelde ev hanımı oldu. Babam avukat, emekli ama zaman zaman bilirkişilik yapar. Kendisi eski asker, yüzbaşılığa kadar Anadolu’da değişik yerlerde görev almış. Kendisi Ordu’lu. Ordu’dan çıkıp harbiyeye girip kendi kendine yol kat etmiş, son derece disiplinli, prensip sahibi, askeri kültüre sahip bir donanımı var. Fakat özgür ruh ve farklı şeyler yapmak istediği ağır basınca Ankara’ya yerleşik hale geliyorlar ve Hukuk Fakültesi’ni dışarıdan bitiriyor. Sonra da Ankara’da avukatlığa başlıyor. Gençlik dönemim hep Ankara’da geçti. Liseyi Cumhuriyet Lisesi’nde bitirdikten sonra burslu olarak yurtdışına gittim. Ben genelde sessiz, efendi, fazla yaramazlık yapmayan, yeterince titiz, düzenli bir çocuktum. Okul yıllarımda tamamen ortalarda bir yerdeydim. Yazları iyi geçirme ve spora zaman ayırma fikri bende çok ağır bastığı için yazlarım boş geçsin diye ben ne yapıp edip her dersi çalışıp geçtim. Babamlar Ankara Tenis Kulübü’ne üye olmuşlar. Benim de 6 – 7 yaşlarından sonra elim raket tutmuş. Yani o yaşlardan beri tenis oynuyorum.

Bu aralar vakit sıkıntısı olduğu için tenisi her haftasonu olmasa da haftasonları oynamaya çalışıyorum. Ruh, beden ve kafa sağlığı açısından spor yapmak çok önemli. Okul yıllarında kulüp takımları bazında oynayarak teniste yıldızlar, gençler ve büyükler kategorilerinde birincilikler aldım. Çalışmalar yaz dönemlerinde olduğu için derslerimi hiç etkilemedi, hatta pozitif etkiledi. Dersleri ne yapıp edip kış dönemi halledip yaza bırakmamaya çalıştım. Ortaokuldan itibaren tenis bursu alıp Amerika’ya gidip okumak istiyordum. O dönemlerde Türkiye’den 1 veya 2 tenisçi bu şekilde Amerika’ya gitmişlerdi ama okulu bitiremedikleri için iyi bir referans olmamıştı. Annem babam da hep bu örnekleri bana gösterip karşı çıkıyorlardı.

O dönemler ailemden üniversiteye hazırlanmam için epey baskı görüp zorlandığım dönemlerdi. Amerika’ya gideceğimi düşündüğüm için meslek anlamında kararsızdım. Fakat ben daha çok teknik, mühendislik tarafında değil de işletme, pazarlama gibi daha sosyal bilimler tarafında olacağımı biliyordum. Birçok okula burs alabilmek için mektup yazdım, onların cevaplarını bekledim. Liseyi bitirdim 1 senem bu yazışmalarla geçti. 1982 senesinde tam burslu olarak Amerika’ya gittim ve Johnson C. Smith University’de okudum. Devlet okulundan olduğum için İngilizcem yeterli değildi. İlk sene dili ikinci plana atarak ağırlıklı matematik okuyarak geçti. 2. sene pazarlama ve ekonomiyi seçip 4 senede mezun oldum. İlk iki sene Türkiye’ye gelemedim, çünkü gelecek param yoktu. O yüzden yazları Amerika’da çeşitli işlerde çalıştım, tenis hocalığı yaptım. Ben kendi kendimi finanse ettim. 1986’da mezun olunca Türkiye’ye tam dönüş yaptım. Sonra 16 aylık askerlik devreye girdi. Askerden sonra iş hayatına başlamadan önce master yapmak istedim. Atlanta’ya gittim. Ama oraya giderken gene param yoktu ve okul da ayarlamamıştım. Önce bir arkadaşla ev tuttum. Gene çalışarak ve tenis hocalığı yaparak önce ev kirasını karşıladım, sonra okul parasını ayarladım.

A.A. : İş hayatına ilk başlangıcınız nasıl oldu? Turkcell’e gelinceye kadar nerelerde ve ne tür pozisyonlarda görev aldınız?
K.Ö. : Mercer University’de 2 senede master bitti ama hemen geri dönmedim, çalışmaya devam ettim. 4 sene 1990 – 1994 arası Accenture’da danışman olarak çalıştım. Böylece 6 sene Amerika’da kaldım. Orada Telekomünikasyon sektöründe çalışma fırsatı buldum. 94’de Türkiye’ye dönmek veya Avrupa’da bir projede çalışmak üzere bir arayışa girdim. O dönem Avrupa’da bir proje buldum, Türkiye’den de eş zamanlı bir iş teklifi geldi. Ben İstanbul Yapı Kredi’yi seçtim. Orada değişim programı başlatılıyordu. Değişim programının belli bir alanından sorumlu direktör olarak işe başladım. Orada 4 sene kaldım. İyi bir deneyimdi, bankacılığı öğrendim ama aklım telekomünikasyon sektöründe kaldı. 14 Eylül 1998’de Turkcell’de Direktör olarak başladım.

A.A. : Turkcell’de Kurumsal İletişim ve İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışıyorsunuz. Turkcell’deki görev ve yetkilerinizden ayrıntılı olarak bahseder misiniz?
K.Ö. : Bizim burada yapılmakta olan iletişim işlerini biraz daha toplu hale getirip kurumsal iletişim ve ilişkiler adı altında tek çatı altında toplama fikri vardı. Bunun içerisinde yatırımcı ilişkileri var. Benim yurtdışında borsalara kota olmamız nedeniyle yaptığımız raporlamalar, kurumsal ve bireysel yatırımcıya verdiğimiz bilgiler, borsaya yapılan açıklamalar, şirketin yaptığı failingler, faaliyet raporları, genel kurul süreçlerinin yönetimi, uluslararası medya ilişkileri, analist ve yatırımcı ilişkileri gibi işleri yönetiyorum. Yani bütün bu işlerden sorumlu bir arkadaşımız var ama o da sonuçta bana bağlı. Kurumsal iletişimi Filiz Hanım ile beraber yönetiyoruz. Sponsorluklarla ilgili sorumluluklar, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında Avrupa Birliği, sivil toplum örgütleri, derneklerle ilgili ilişkiler de bana bağlı. 

A.A. : Bize Turkcell’in müşteri memnuniyetini sağlamak için yaptığı çalışmalardan bahseder misiniz?
K.Ö. : Müşteri memnuniyeti için çok gayret gösteriyoruz ve çaba harcıyoruz. Enerjimizin önemli bir kısmını servis sektöründe çalışan bir şirket olarak müşteri odaklı harcıyoruz ve bu işi daha iyi nasıl yapabiliriz diye kafa yoruyoruz. Biz hem segmentler bazında hem de farklı müşteri gruplarına hizmet verecek farklı kanallar oluşturmada oldukça iyiyiz. Müşteriyi mağdur etmeyecek usul ve yöntemleri geliştirmeyi biz iş ediniyoruz ve buraya takım olarak odaklanabiliyoruz. Bu dengeyi yani ticari getiriyle müşteri memnuniyetini korumak çok önemli. Bu çok çaba istiyor ve hep gidilecek alan var burada. O yüzden biz bunu yaptık demeyiz, hep daha iyi nasıl yapabiliriz diye bakarız. Biz müşteri memnuniyetini varılacak liman olarak değil, bir yolculuk olarak düşünüyoruz. Çünkü ihtiyaçlar ve beklentiler sürekli değişiyor.

A.A. : Turkcell’in başarısı sadece Türkiye’de değil dünyada da büyük yankı buluyor. Çok fazla bilinmediği için soruyorum. Turkcell’in yurtdışında kaç ülkede ne çeşit yatırımları var?
K.Ö. : Gürcistan ve Azerbeycan’da 1996 – 1997’de yatırımlara başladık. Daha sonra Kazakistan, Kıbrıs, Moldovya ve 2004’de Ukrayna operasyonlarımıza başladık. En son 2008’de Belarus. Turkcell kuruluş yıllarından itibaren Türki Cumhuriyetleri’ne gitmeye, bu ülkelerde operasyon başlatmaya önem veriyor. 2000 yılında bu ülkelerde ne işiniz var diyen yatırımcı profili vardı. Hedefte yeni ülkeler olacak. Bugün bir açıklama yaptık. Makedonya’da bir şirkete bağlayıcı olmayan bir teklif verdik. İnceleme süreci devam edecek. Yakın bölgemize, Doğu Avrupa ve Ortadoğu gibi değişik ülkelere bakıp fırsatları değerlendiriyoruz. Rasyonel hareket etmek, iyi fiyat bulmak, alırken kazanabilmek bunları değerlendiriyoruz. Hedefimiz doğru zamanlamayla iyi bir satın alma yaparak genişlemek.

A.A. : AB konusunda Turkcell ne düşünüyor? Turkcell olarak AB telekom politikaları hakkında bize neler anlatabilirsiniz?
K.Ö. : Biz bu süreci çok yakından takip ediyoruz ve destekliyoruz, çünkü bu süreç hem ülke politikalarını hem de sektörü etkileyerek şirketlerin hayatına tesir edecek. Dolayısıyla biz bunu uzun süredir takip ediyoruz. Hem de Turkcell ve sektörün hayatında neler değişir, anlamaya çalışıyoruz. Sayın Egemen Bağış’ın baş müzakereci olarak bu görev atanması çok zamanlı ve olumlu bir gelişmedir. 

A.A. : 2009 yılı içinde 3G Türkiye’de biraz geç kalmış olarak hayata geçiyor. 3G ile ilgili Turkcell’in 2009 planları arasında neler var? Kaç bin 3G kullanıcısına ve ne kadarlık bir kapsama alanına ulaşmayı planlıyor?
K.Ö. : Bizim burada en kaliteli, en geniş, en hızlı teknik altyapıyı şu anda olduğu gibi kurma planlarımız var, bu yönde faaliyetlerimiz olacak. Bu süreçle birlikte gelecek en iyi, uygun ürünleri ve hizmetleri de getireceğiz. Bunlara bakınca tabii ki en önemli şey internet erişimi. Şu anda bunu biz Haziran – Temmuz aylarında başlatmayı düşünüyoruz. Burada kolay abonelik süreci de çok önemli. Bizim şu anda 3G sistemimiz yok ama 3G cihazı olan 3 milyonun üzerinde müşteri var. 2009 yılı içinde rekabet açısından tam net söyleyemeyiz ama bütün illerde kapsama alanına ulaşmayı hedefliyoruz.

A.A. : Turkcell sosyal sorumluluk projeleri konusunda Türkiye’de açık ara önde liderliği kimseye bırakmıyor. Oldukça başarılı projeleriniz var. Mesela Kardelenler veya Gönül Köprüsü gibi. Turkcell’in bu konuya yaklaşımı ve planlanan yeni sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?
K.Ö. : Biz Kardelenler, Gönül Köprüsü ve daha az bilinen projelerden olan Geleceğe Koşanlar projelerini sürdürmeye niyetliyiz. Yani var olan projeleri devam ettireceğiz. 2 senedir yaptığımız Yeşilçam Ödülleri var, bu sene gene yapıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’mızla herhalde Şubat ayı içerisinde yeni projenin lansmanına yönelik bir takım çalışmalarımız olacak. Bizi bu projeler çok heyecanlandırıyor ve insanlara dokunmak, hayatlarını değiştirmek yaptığımız işin en keyifli kısımlarından biri.

A.A. : Biraz da Turkcell’in çevreci yanından bahsedelim. Doğayı korumak adına neler yapıyorsunuz?
K.Ö. : Çevre dostu baz istasyonları kurma çalışmalarımız var, hatta bunun uygulamasını da yaptık. Biz bunların birçoğunu duyuracağız. Hayatta olanları toplama, derleme çalışmaları içerisindeyiz.

Ekim 2004’den itibaren “GSM Telefon Hizmet Faturası” için suret fatura basımı ve arşivlenmesi yapıyoruz. Suretler, arşivleme hizmeti almış olduğumuz kurumun bize sağlamış olduğu “Elektronik Arşivleme Hizmeti” ile basılı faturanın birebir aynı görüntüsüyle elektronik ortamda saklanıyor.

Nisan 2007’den itibaren de “GSM Telefon Hizmet Faturası” dışında kalan diğer fatura tiplerini de bu uygulamaya aldık ve elektronik arşivlemeye geçtik. Suret faturaların fiziksel olarak değil elektronik olarak arşivlenmesiyle, kağıt kullanımında 1.250 ton tasarruf ettik. Bu miktar, 25.000 ağaca, 556.818 ton su ve 9.500.000 KWH enerjiye karşılık geliyor.

2008 yılı Ağustos ayından beri Elektronik Fatura uygulamasını başlattık. e-fatura hizmetimizden sadece 5 ayda 287.457 müşterimiz yararlanmaya başladı. Bu aya kadar 1.174.322 fatura için fiziksel gönderim yapılmamış, bu faturalar müşterilerimize elektronik ortamda gönderilmiştir. Ağustos ayından bugüne kadar 240 ağaca karşılık gelen 12 ton kağıt tasarrufu sağlanmıştır.

Çevre bilincimizi sürekli geliştirerek Ocak 2007’den itibaren “Kurumsal Tek Fatura” uygulamasını başlattık. Bu uygulamayla, talep eden şirketlere tüm hatları için ayrı ayrı fatura düzenlemek yerine tek (toplam) fatura düzenliyoruz. Ücretsiz CD-fatura gönderimi de yapıyoruz. Bu sayede kurumsal müşterilerimize muhasebe işlemlerini kolaylaştırma esnekliği de sağlıyoruz. Bu uygulama ile de 2007 ve 2008 yıllarında toplamda 1000 adet ağaca karşılık gelen 50 ton kağıt tasarruf edildi.

Turkcell’de bugüne kadar çevre dostu ofis uygulamalarıyla 26.000’in üzerinde ağacı kurtardık, yaklaşık 560 bin ton su ve 9,5 milyon KWH elektrik tasarrufu sağladık. Çevreye duyarlı müşterilerimizin de katkısıyla artacak bu kazanımları 2009 yılında üreteceğimiz yepyeni çevreci uygulamalarla geliştireceğiz.

A.A. : Turkcell 2009’da aboneleri için neler planlıyor? Global krizi Türkiye ve Turkcell açısından değerlendirebilir misiniz? Siz ne kadar etkilendiniz? Kısa bir mobil pazarı değerlendirmesi yapar mısınız?
K.Ö. : 2009’da hayatımız 3. neslin gelmesiyle renklenecek, zenginleşecek. Mobil iletişimin katma değeri daha çok artacak. Ses iletişim ile görüntülü iletişim birçok formatta hayatımıza zenginlik katacak. Bence 2009’un en önemli olayı bu. Bunun çevresinde biz hem bireylere özellikle de kurumlara yönelik verimliliği arttırıcı, onların hayatını değiştirici, iş alanlarına katkı sağlayıcı birçok proje düşünüyoruz. Bireysel ve kurumsal yenilikçi katma değerli projeler geliyor. 2009’da reklam konusunda Recep İvedik gibi renkli görüntüler olacak. Turkcell’in her yılına baktığımız zaman birçok farklı karakterleri, sanatçıyı değişik müşteri gruplarına göre kullanıyoruz. İştecell’de ayrı, bireysel piyasada, fiyat iletişiminde ayrı. 2009’da Turkcell’in ilgi çekici sürprizlerini bekleyin.

A.A. : Son olarak Koray Öztürkler’in özel ilgi alanları nelerdir? Ne tür tatil programları yapar? Spor, müzik vs.
K.Ö. : Eşim yatırım bankacısıydı, şu anda çalışmıyor. 3,5 yaşında Koray adında bir oğlumuz var. Biz ailece daha çok içerisinde kültür ve deniz keyfini de yaşayabileceğimiz tür gezilerden hoşlanıyoruz. Eşimle birlikte oğlumuzla ilgilenmek, vakti ona ayırmak, onunla bir şeyler yapmak bizim için çok önemli. Haftasonları genelde ona göre hareket ediyoruz. Son dönemde felsefeye, var oluşa yönelik kitaplar okumaya başladım. O konuda kendimi biraz zenginleştirmeye çalışıyorum. Resim galerilerini gezmeyi seviyoruz ama çok iyi bir resim toplayıcısıyım diyemem. Bu daha çok eşimin ilgi alanı. Dolayısıyla birlikte bu tür faaliyetlere katılmayı seviyoruz, şehiriçi turlarına katılıyoruz. Aslan burcuyum, takım olarak 14 Anadolu takımının sponsoru olarak Anadolu kulüplerini tutuyorum.

A.A. : Tecrübeli bir yönetici olarak gençlere iyi bir yönetici olmak için ne yapmalarını önerirsiniz?
K.Ö. : Hayatta yapabilecekleri en önemli 2 şey var. Bir tanesi iş seçimi diğeri eş seçimi. İş ve eş seçimini çok iyi yapsınlar. Bizim telekomünikasyon bilişim sektörümüz sermayeye çok dayalı da olabilir ama özellikle bilişim tarafında genç akıllara, beyinlere ihtiyaç var ve tamamen o sermayeyi kullanarak çok iyi faaliyet alanları yaratabilecek fırsatlar var. Beyin sermayenizi kullanın. Özellikle yazılım alanına kafa yormaları ve bu alana bakmaları önemli. Bir kurumun çevresinde önemli iş geliştiren bir firma olarak da başarıya gitmek çok mümkün.

Etiketler: » »
Share
47290 Kez Görüntülendi.