Son Dakika
Turkcell Mobil Uygulamasını Yeniledi
Siber Saldırılarda Sisteme Sızan Kötü Amaçlı Yazılımların Kullanımı Yüzde 168 Arttı
Yandex Reklam Tercihleri Araştırması’nın Sonuçları Belli Oldu
Özel Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Ziyaretçilere Açtı
Gastromasa Gastronomi Konferansı İstanbul’da Gerçekleşti
Yeni PEUGEOT E-5008 ve 5008 Türkiye’de
Çok ilginç bir başlık olarak gözükebilir. Belki de size bir matematik formülünü andırıyor. Hatta bazılarınız başlığı gördükten sonra yazıyı okumayı bırakmış olabilirler. Halbuki bu hepimize çok yakından ilgilendiren bir denklem. ABD’li gökbilimci Frank Drake tarafından 1961 yılında ortaya atılan, Evren’de akıllı varlık bulunma olasılığını belirten bu denklem, günümüzde hala geçerli.
Bu denklemi biraz açalım: N bize Samanyolu’ndaki uygarlıkların sayısını tanımlıyor. Denklemde buna ulaşmaya çalışıyoruz. R, Samanyolu içerisinde her yıl kaç yeni yıldız oluştuğunu gösteriyor. (Yılda 1-10 arası olduğu tahmin ediliyor.) fp, bu yıldızlar içinde gezegen sistemlerine sahip olanların oranı. ne ise, tipik bir güneş sistemi içinde Dünya benzeri gezegenlerin ortalama sayısı. fl, bu gezegenler arasında üzerinde yaşam ortaya çıkanların oranı. fi , yaşama sahip gezegenler arasında biyolojik evrimin akıllı bir tür ortaya çıkardıklarının oranı. fc, bu türler arasında yıldızlararası radyo haberleşmesi yapabilecek ölçüde gelişmiş olanlarının oranı. L ise, bu yeteneğe sahip bir uygarlığın ortalama yaşam süresi.
Drake denklemindeki çekiciliği, olağanüstü basitliğinde buluyor. Denklem, büyük bir bilinmeyeni, daha küçük, cevaplanması daha kolay sorulara bölerek Dünya dışı uygarlıklar için başlatılan arayışı hem daha gerçekçi, hem de daha umut verici bir platforma oturtuyor. 1
UZAY’DAN HAVADİSLER
Uzaylı dostlarımız gerçekten var mı? Eğer var iseler, bunlar zeki canlılar mı?
Dünya üzerinde şu anda yaygın olarak yürütülen bir çok Uzaylı Araştırma Programı var. Bunların başında Phoenix, Serendip, BETA Projesi ve SETI geliyor. İçlerinde en tanıdık olan da SETI (Search for Extraterrestial İntellegience). Yüzbinlerce gönüllü, evdeki bilgisayarlarından, Aerocibo Radyo Teleskobu’na kaydedilmiş data (bilgi) paketlerini analiz ederek projeyi yürütüyorlar. Eğer istiyorsanız siz de bu gönüllülerden biri olabilirsiniz.
Bu yöntem biraz tembel olduğumuzu gösteriyor. Uzaylıları gidip araştırmak yerine, onlardan radyo frekansı üzerinden mesaj gelmesini bekliyoruz. Ama günümüz teknolojisinde en uygun ve ekonomik yöntem bu.
Peki insanoğlu ne zaman uzayda çok uzaklara gidebilecek? Geçmişimizde durumumuz nedir? Her şey 1969 yılında başladı. Neil Armstrong için küçük bir adım, insanlık için ise büyük bir adım atıldı. Amerika Ulusal Hava Dairesi Nasa (National Aurospace Space Administration), Dünya’nın uydusu olan Ay’a insanlı uçuş gerçekleştirmişti, hem de büyük bir başarıyla.
Bunu Amerika halkı bir zafer olarak kutladı. Çünkü bir sınır aşılmıştı, insanoğlunun evinden çok uzaklara gidebileceğinin kanıtıydı bu.
90’lı yıllar, Nasa’nın büyük deneyimler kazandığı bir periyoddu. Bir çok uzay gemisi bu dönem sürecinde yolculuklar yaptı. Galaksi dışına gidecek olan uydular bu dönemde fırlatılamaya başlandı. 2000’lere gelindiğinde, artık Mars’ta yürüyen araçlarımız, komşu gezegenlere inen uzay araçlarımız vardı. Yeni hedef çoktan belirlendi: Mars’a insanlı yolculuk.
Bu arada uzay programı gelişmiş bir çok ülkenin kendi planları var. Mesela Çin’in uzay istasyonu kurma ve Mars’a araç gönderme, Rusya’nın ve Amerika’nın Ay’da üs kurma hedefleri gibi. Bunlar için yeni teknolojiler geliştirmeleri gerekiyor. Bunların başında da uzay araçları geliyor. Kullanılan motor sistemi, enerji sistemi gibi tüm bileşenler yenilenip uzun yolculuklara hazır hale getirilmeli.
Teknoloji artık inanılmaz bir hızla gelişiyor. Ülkeler her ne kadar 2020’den önce Mars’a insanlı uçuş yapılamayacağını söyleseler de, teknikteki ani değişmelerle bu zaman dilimi daha öne gelebilir. Uzay mekiklerinde iyon motorları kullanılmaya başlandı. Artık mekik yapımında kullanılan maddeler daha güçlü ve daha hafif. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler malum; yapay zeka, uzay araştırmalarında çok önemli bir rol oynayacağa benziyor.
Yeşil dostlarımızı şu anda sadece arka bahçemizde arıyoruz. Yakın bir zamanda uzaylıları aramak için galaksimizin sınırlarını zorlayabileceğiz. Dünya üzerindeki tüm teleskoplar onlara çevrili, tüm elektronik kulaklar onlardan gelecek sinyali duymayı bekliyor. Tüm araştırmalar, evrende kendimize bir komşu bulmak üzerine kurulu. Eğer gelişmiş bir uygarlıkla karşılaşırsak neler yapacağımızı, nasıl davranacağımızı, Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, prosedür olarak belirlemiş durumda. Eğer karşılaşırsak, onlara çok önemli sorular soracağız. Teknoloji, din, evren; bu konulardan sadece bir kaçı. Bu dostların görünümleri de bizim için bir merak konusu. Acaba gerçekten yeşiller mi? Yoksa bizden pek fazla farkları yok mu? Belki de bizim kullandığımız tanımlama ve sıfatlardan çok daha farklı özelliklere sahipler.
Bilim Dünyası şu soruları kendine sıkça soruyor: Biz onları bulabilecek miyiz? Yoksa ilk onlar mı bizi ziyarete gelecekler? Bizim varlığımızdan haberleri var mı? Ve en önemli soru: Bizlerle tüm bilgilerini paylaşmak ve yardım için mi gelecekler; yoksa insan ırkını kendileri için bir tehdit olarak gördüklerinden dolayı dünya üzerindeki hayatı sonlandırmaya mı? Umarım gözlemlerinde Dünya üzerindeki savaşları ve katliamları baz almıyorlardır. Eğer öyleyse kendimize sığınacak bir gezegen arayalım.
1 Bilim ve Teknik – Ocak 1999
Etiketler: Drake denklemi » Erkut Altındağ » fc » fl » fp » NASAİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları