Son Dakika
Kısa bir süre önce Zimbabve Maliye Bakanı bir açıklama yaparak devlet kasasında sadece 217 dolar kaldığını ilan etti ve uluslararası toplumdan yardım istedi. Bu açıklamanın ne kadar samimi veya doğru olduğu her zaman tartışılabilir, bununla birlikte günümüzde pek çok ülkenin benzeri sıkıntılar yaşadığını yazılı basın ve görsel medya sayesinde yakın bir şekilde takip ediyoruz. Temelde üretimden çok tüketime dayalı hayat tarzının sebep olduğu düşünülen bu darboğaz, nadiren de olsa bazı ekonomik uzmanlarının işaret ettiği farklı bir sorunla organik bir bağ kuruyor: Hızlı nüfus artışı!
Genç nüfusun oran olarak toplum içerisindeki artışı, özellikle de kapitalist sistem içerisinde harcamalardaki artış anlamına geleceği için tercih edilen bir durumdur. Ekonomik büyüme de nüfus artışı üzerinden hedeflenirse, nüfus artış hızının yavaşladığı veya durduğu dönemlerde ekonomilerin çöküş dönemine girmesi ve etkilerinin onlarca yıl sürmesi de kaçınılmaz olacaktır. İnsanların uzun yaşaması, her bir şirketin insanlardan yıllar boyu daha fazla para kazanması anlamına gelebileceği gibi, yaşlı nüfusun devlet üzerindeki yükü de çözülmeyi bekleyen diğer bir sorundur. Elbette tüm bu bahsettiklerimiz liberal tabanlı bir ekonomi için geçerli olacaktır. Bir insanın yaşadığı her ek yıl kendisi için yapacağı sağlık, bankacılık, otomotiv, gıda gibi harcamaların da kesintisiz devam etmesini sağlayacaktır.
Bu ayki asıl konumuz ise otomotiv sektörünün önümüzdeki yıllarda nasıl bir süreçten geçeceği ve birkaç yıl içerisinde çıkması beklenen bir üretim krizi. Ford markasının 1908 yılında üretmeye başladığı T modeli ile başlayan otomotiv endüstrisinin yolculuğu, tam 105 sene sonra artık farklı bir yörüngeye oturmak üzere. Benzinli araçların bir asırlık hükümdarlığı bitiyor. İlk olarak Toyota firmasının Prius modeli ile hybrid (melez) otomobil segmentinde ciddi bir pazar payı kazanmasıyla diğer markalar da rekabet koşulları çerçevesinde kendi teknolojilerini üretip yeni stratejiler belirlemeye başladılar. Örneğin yıl içerisinde Türkiye piyasasına da girmesi beklenen Opel Ampera ile Chevrolet Volt, aynı üretim bandında üretilen ikiz modeller. Benzin ve elektrik motoru barındıran bu Hybrid araçlar, dünya üzerindeki en ekonomik yakıt tüketimi değerlerini sunuyor. Onları izleyen Toyora Yaris Hybrid ise daha küçük segmentte yer alan rakipleri olarak göze çarpıyor. Otomobil üreticileri elektrikli motor üretmeye ve bu teknolojiyi araçlarında kullanmaya çok geç başladılar. Petrol üreticilerinin lobisi mi etken oldu, kendileri mi yatırım kaygısına düştüler bilinmez, hybrid ve elektrikli otomobiller belki de onlarca sene önce günlük yaşantımızda yer almaya başlayabilirdi.
Gelecek on yılda bizi bekleyen yeni bir dönem var. Bu dönemde artık benzin fiyatlarının takibinden ziyade elektrik kullanım ücretleri ön plana çıkacak. Motor ve pil teknolojileri biraz daha geliştiğinde tek bir şarjla binlerce kilometre yol alacak araçların satışa çıktığını göreceğiz. Eğer benzinli motorlar da bu teknolojiyi destekleyecek şekilde kullanılırsa asla durmayan, pili bitmeyen otomobiller araba fuarlarını süsleyecek. Bir asır mekanik araçlar bizi uzak mesafelere taşıyor, uzağı yakınlaştırıyor. Gelecek yüz sene içerisinde de elektromekanik araçların insanların hizmetine sunulması gerekiyor. Karbon emisyonunun azalması, çevre kirliliğinin önlenmesi, petrole olan bağımlılığın azaltılması yeni nesil araçların kullanımını zorunla hale getiriyor. Elektrikli araçlardaki güvenlik tehlikeleri ve yangın riski gibi unsurlar da kontrol altına alındığında diğer araçlar tamamen demode bir duruma düşebilir. Bir de elektrikli araçların çok sessiz çalışmaları ve saatte 30 km’den daha düşük hızda seyrederken neredeyse hiç ses çıkarmamaları da yayalar için bir tehlike unsuru oluşturuyor. Araçların üretiminde ağırlıkların azaltılması için bazı güvenlik sistemlerinden taviz verilmesi güvenlik testi yapan şirket ve kuruluşların da tespit ettiği sorunların başında geliyor. Araçların hafif olması nedeniyle daha ağır bir araçla çarpışmaları durumunda yayaların yaralanma oranı giderek artıyor. Wikipedia’da verilen bir örneğe göre 900 kg’lık bir aracın yaptığı kazada 1400 kg’lık aracın yaptığı kazaya oranla yolcularda ortalama %50 daha fazla sakatlık olmaktadır.
Tüm bu dezavantaj giderildiğinde, elektrikli veya hybrid araçlar ile maliyet açısından başa çıkabilecek herhangi bir teknoloji türü henüz mevcut değil. Her gelir seviyesinden insan bu araçlara yönelecek ve birkaç sene içerisinde bu tip araçların satışı katlanarak artacaktır. Yine de unutulmamalıdır ki, her yeni oyuncak beraberinde yeni sorunları da getirmektedir. Elektrikli bir araba aldığımızda her gece şarj etmemiz gereken bir oyuncağa daha sahip olacağız. Eskiden bir odaya iki elektrik prizi konduğunda lüks olarak nitelendirildi. Şu anda ise neredeyse her odadaki her bir elektrik prizinde en az birkaç tane elektronik cihaz takılı ve çalışır durumda. Televizyon, müzik seti, dvd oynatıcı, ses sistemi, bilgisayar, telefon, uydu alıcısı, su ısıtıcısı, tost makinesi, mutfak robotu, çamaşır makinesi, vs… Tüm bunlardan sonra hala boş bir priziniz kalıyor mu? Eğer öyleyse acilen bir elektrikli otomobile ihtiyacınız var demektir…
Yrd. Doç. Dr. Erkut Altındağ
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Beykent Üniversitesi
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları