Son Dakika
Sevgili Günlük! En son 2011’de Nisan ayında sana içimi dökmüştüm. Ne olur kusura bakma, seni yine ihmal ediyorum. Daha önce Facebook’u sana kuma getirmiştim. Bir de buna Twitter’ı ekledim. Eskiden günün 24 saati yetmiyordu, artık bu sosyal ağlar çıktı çıkalı uyumaya bile zaman kalmıyor.
Beni soracak olursan “çok şükür, iç güveysinden hallice” diyerek lafı yuvarlayayım. Sektörde keyifsiz bir yaz geçirdik. Haziran’da Gezi Olayları, Temmuz’da Ramazan ve Bayram derken, Ağustos ayı da tatil ile geçtiği için teknoloji marketlerinde ürün satışlarında ciddi bir daralma olduğunu gördük. Stoklarda ciddi ürün birikimi oldu. Satıcılar ellerindeki stokları eritmek için özellikle son çeyrekte yeni indirim kampanyaları düzenleyecekler. Elbette bu kampanyalar fiyat açısından tüketicilerin lehine olacak.
Sevgili Günlük, bu aralar güzel ülkemizde yine yattığımız gündeme uyanamıyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde birkaç yılda yaşanabilecek gelişmeleri bir gün içinde yaşayabiliyoruz. Sabahın 5’inde kapı çalındığında gelenin şütçü olmama ihtimaline karşı yazı yazmaktan ve yazmayı düşünmekten korkan, her şeyden şüphe duyan, dinleniyor muyum yoksa endişesi taşıyan evhamlı gazeteciler olduk.
Sevgili Günlük, sen şimdi bana günlerim nasıl geçiyor diye sorarsın. İster inan ister inanma ama hayatımın çok büyük bir bölümü basın toplantısı, basın yemeği, basın buluşması ve basın gezisi adı verilen organizasyonlarda geçiyor. Yaklaşık son 10 yılda rekoruma yaklaşan fazla kimse yok. Yayınımızın 10. yılına yaklaştığı şu günlerde katıldığım etkinlik sayısı 4900’a yaklaştı. Umarım 5000. katıldığım etkinlikte bana bir plaket vermeyi akıl edebilecek bir iletişimci dostum çıkar. Hayırlısı ile bu tempoda devam edersem yılbaşına varmadan 5000. etkinliğime ulaşmayı planlıyorum.
Sevgili günlük, sektörle ilgili bazı sıkıntılarım var ama bunları bazen sektörde çalışan ilgili arkadaşların yüzüne karşı söyleyemiyorum. Diyelim söyledim; bu sefer de ne kadar dikkate alındığımı bilemiyorum. Seni bulmuşken burada seninle paylaşayım da içimde kalmasın. Sana biraz iletişimci dostlarımdan şikayet edeyim. İletişimci dostlarım ne yapıp ne edip düzenledikleri basın toplantılarını aynı gün aynı saate çakıştırıyorlar. Ondan sonra da arayıp “bizim toplantıya geliyorsunuz” değil mi diye soruyorlar. Bizler bölünüp yarımızı bir toplantıya diğer yarımızı öteki toplantıya gönderme şansı olmayan varlıklarız. Özet olarak lütfen toplantıları çakıştırmayın eğer çakışıyorsa da ileri veya geri saatlere kaydırmalar yapın ki hepinizin toplantılarına katılabilelim.
Sevgili Günlük, bunca laftan sonra hiç sormuyorsun “Bu kadar çok toplantıya gidiyorsun ama bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye. Şimdi sen içinden diyorsundur ki; seni devamlı toplantıya çağıran, haber, bülten ve davet için zaman zaman telefonlarını kıran bu firmalar elbette verdikleri reklamlarla mutlaka yayınına destek oluyorlardır. Artık “kazın ayağı” öyle değil bile diyemiyorum. Çünkü ayak oldu artık “Deve Tabanı”.
Şimdi sıkı dur sevgili günlüğüm çok şaşıracaksın… Son 10 yıldır en çok haberini yaptığımız, bizi bütün basın toplantılarına çağıran ve bizim de bütün basın toplantılarına katıldığımız 20 firmanın 18 tanesi yayınımız ile bir kere bile ticari ilişkiye girmemiş. Şöyle aklıma ilk gelenleri sıralarsam, Türk Telekom, TTNET, Vodafone Türkiye, AVEA, Samsung Türkiye, Sony Türkiye, HP Türkiye, Lenovo Türkiye, LG Türkiye, Dell Türkiye, Intel Türkiye, AMD Türkiye, Toshiba Türkiye aklıma ilk gelenler arasında sadece bir kez ufacık ve göstermelik olarak kurdukları ticari ilişkiyi saymazsak listeye Nokia Türkiye ve IBM Türkiye’yi de rahatlıkla ekleyebiliriz. Sonra şeytanın avukatlığını yaparak soruyorum kendi kendime acaba sevgili günlüğüm bu firmalar bütün toplantılarına çağırdıkları yayınımıza gizli bir ticari ambargo mu uyguluyorlar? Aksi takdirde 120 ay boyunca bütün toplantılarına çağırıp ama bir kez bile ticari olarak hatırımızı sormamaların başka bir izahı olabilir mi?
Sevgili günlük, işte böyle gördüğün gibi leyleğin ömrü lak lak ile geçiyor. Ama bak iyi oldu. Uzun bir aradan sonra sana içimi dökmek bana oldukça iyi geldi. Benim seni ihmal ettiğim gibi dostlarım da bu aralar beni ihmal ediyorlar. Halimi hatırımı sorup bir kahve içmeye çağıran dost sayımda ciddi bir düşüş var. Fakat ben onları davet ettiğimde dostlarımın sayısı birden artıyor. Kafam çok karışıyor sevgili günlük sanırım artık yaşlanıyorum. Neyse yine sabahı ettik. Yazdıklarımızı yayına verip toplantıya gitme zamanı. Seni çok özlemişim sevgili günlüğüm, yakın zamanda görüşmek üzere hasretle öpüyorum…
Bu ayki son sözümüz anonim bir deyiş: “Paran varsa; insanlar seni tanır. Paran yoksa; sen insanları tanırsın”.
Aykut Altındağ
Genel Yayın Yönetmeni
www.maxihaber.net
Hashtag: #aykutabiburada
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları