logo

“Sıfır Yer Çekimi”

Erkut Altındağ

Erkut Altındağ
erkutaltindag@gmail.com
“Sıfır Yer Çekimi”

Geçtiğimiz ay içerisinde bir grup Fransız doktor çok önemli bir deneyi gerçekleştirdi. Airbus 300 tipi ve “sıfır yer çekimi” adı verilen özel bir uçakta, binlerce kilometre yukarıda, yerçekiminin izole edildiği bir koşulda ameliyat yaptılar. Daha sonra güvenli bir şekilde yere inen 5 kişilik doktor ekibi ve ameliyat olan hasta, 10 dakika süren ufak bir ameliyatın kahramanları olarak tarihe geçtiler. Bu ameliyat belki çok zor bir ameliyat değildi ama tıp dünyasının önünde duran bu engelin aşılması açısından çok önemli bir adımdı. Bir sonraki adımda ise tamamen dünyadan kontrol edilen medikal robotların uzay mekiklerindeki astronotları ameliyat edebilmeleri var.

Bildiğimiz üzere uzayda yerçekimi yok. Bu durum astronotlar üzerinde birçok rahatsız edici etki oluşturuyor. Örneğin astronotların kasları ve kemiklerinde ciddi kütle azalmaları ve deformasyonlar meydana geliyor. Özellikle kas yapısı, uzayda pek de kullanılmayan bir sistem olduğu için her geçen gün eriyor. Uzayda hareket etmek oldukça kolaydır. Parmağınızla uzay mekiğinin duvarını iterseniz kendinizi ters tarafa doğru sürükleniyor halde bulursunuz. Hareket etmek için enerji pek harcanmaz, bu da kasları zayıflatır. Bu nedenledir ki astronotlar dünyaya indiklerinde kendi başlarına yürüyemezler.

Sıfır yerçekimi, diğer adıyla mikro yerçekimi koşulları vücudu değişik şekillerde etkileyebilir. Uyuşukluk, baş ağrısı ve baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma çok sık görülen rahatsızlıkların başında gelir. Uzay hastalığı olarak da bilinen bu sorunların geçmesi ve vücudun normale dönmesi 72 saatten fazla sürmez. Bu etkilerin en aza indirilmesi için astronotların her gün saatlerce kondisyon aletleri ve ağırlıklarla çalışması gerekmektedir. Buna rağmen kasların kütlesel azalması engellenemeyen bir durumdur.

Gelecek yıllarda yapılması planlanan insanlı uzay seyahatlerindeki en önemli tıbbi sorun sıfır yerçekiminin olumsuz etkileri olarak gözüküyor. Her ne kadar dünyaya döndükten kısa bir süre vücudun eski yapısına tamamen kavuşması mümkünse de önemli uzay görevlerinde bu dezavantaj yok edilmeli. Bunun için ilk akla gelen çözüm, uzay gemilerinde yapay bir yerçekimi oluşturulması. Böyle bir teknolojiden faydalanmak için henüz oldukça erken ama bir çok teori de mevcut. Yapay yer çekiminin oluşturulması için kullanılabilecek bazı yöntemler var. Geminin belirli bir bölümümün kendi etrafında sürekli dönüşü, çok yoğun kütle kullanımı, manyetik alan oluşturma ve yer çekimi jeneratörleri bu yöntemlerde en önemlileri.

Uzayın yan etkileri bununla da bitmek bilmiyor. Sadece fiziksel sorunlar değil ciddi psikolojik problemler de ortaya çıkabilir. Yalnızlık hissi, kapalı yer korkusu astronotların baş etmek zorunda kaldıkları diğer problemler. Aynı yerde uzun bir süre birlikte kalmak, astronotlar arasında gerilime ve çeşitli çatışmalara yol açabiliyor.

Nasa’nın insanlı Mars uçuşları planladığını ve bu hayali gerçekleştirmeye 2015’den sonra ağırlık vereceğini biliyoruz. Bunun için de yerçekimi olmayan bir mekik yerine aslında suni yerçekimi kullanılabilecek mekikler üzerinde çeşitli araştırmalar yapılıyor. Mars’a yapılacak yolculuğa yetişir mi bilinmez ama suni yerçekimi teknolojisine sahip uzay gemileri, Samanyolu Galaksisi’nin dışına yapılacak uzak yolculuklarda işimize çok yarayacak.

Acaba uzayın bu kadar çok olumsuz etkisinin olması ve insanoğlunu uzay yolculuklarında bu kadar zorlamasının bir nedeni olabilir mi? Belki de oraya çıkmamız istenmiyordur. Belki de dünya üzerinde kalmamız gerekiyor. Dünya’da bütün fizik kuralları bizim lehimize iken uzayda bunun tam tersinin olması bunun bir kanıtı değil midir? Hem insanlar birbirlerini öldürürken, devletler birbirlerine bomba yağdırırken uzaya çıksak veya Mars’a gitsek ne fayda? Yoksa insanoğlu kendine yeni bir gezegen mi aramaya başladı? Demek ki bu dünyayı artık sevmiyoruz; sevmediğimiz için de onu yok etmeye çalışıyoruz. Ama her zaman olduğu gibi kendimize sormamız gereken asıl soruyu unutuyoruz: Ağaçlar bir gün oksijen üretmeyi keserlerse, yer çekimi artık işlevini yerine getirmeyi bırakırsa, ozon tabakası kendiliğinden kalkarsa insanoğlu ne yapacak? Derhal gezegenimizin gönlünü almaya başlamamız gerekiyor. Bu işe de bahçenize bir fidan dikerek başlayabilirsiniz.

Etiketler: » » » »
1740 Kez Görüntülendi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Cep Telefonunuzu Şarj Ederken Nelere Dikkat Etmelisiniz ?

    01 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Cep telefonunuzu şarj ederken telefonunuzdan daha fazla verim alabilmek için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Çünkü günümüzde cep telefonları modern yaşamın bir parçası haline geldi. Telefonların doğru bir biçimde şekilde şarj edilmesi cihazın performansını arttırır. Dahası ekonomik ömürlerini de uzatır. Telefonunuzu Şarj Ederken İşte size şarj ederken dikkat etmeniz gereken bazı temel bilgiler Güvenli Bir Yerde Şarj Edin Telefonunuzu şarj ederken ıslak alanlardan ve çevresinde su bulunan yerlerden uzak durun. Özellikle kablonuzda hasa...
  • Sosyal Medyada Dunning-Kruger Etkisi

    01 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Sosyal medya, günümüzde bireylerin düşüncelerini, duygularını ve bilgilerini paylaşmaları için popüler bir platform haline geldi. Fakat bazen sosyal medya üzerindeki tartışmalar ve bilgi paylaşımları Dunning-Kruger etkisi ile açıklanabiliyor. Sosyal psikologlar David Dunning ve Justin Kruger’ın ortaya çıkardığı bu önyargı ile kişiler bir hayalî üstünlüğün bilişsel önyargısı ile ilişkilendiriyorlar. İnsanların yetersiz olduğu durumları fark edememesi hali olarak da açıklanabilir. Bu durumda olan insanların yeterlilik düzeylerini nesnel olarak de...
  • DJI Air 3: İki Ana Kamera İle Geldi

    01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları

    Yeni DJI Air 3, çığır açan ikili ana kamera sistemiyle dikkat çeken bir drone. DJI Air 3, 46 dakikaya varan uzun pil ömrü ile de öne çıkıyor. Gelişmiş pil teknolojisi sayesinde tek bir şarjla uzun süreli uçuşlar mümkün olurken, pilin hızlı bir şekilde şarj olabilmesi de özel bir ayrıntı. Bu gelişmeler sayesinde DJI Air 3'ü uzun uçuşlar yapmak isteyenler için ideal bir seçenek haline getiriyor. Ayrıca Air 3, her yöndeki engelleri hem algılıyor hem de bunlardan kaçabiliyor. Kullanılan çift kamera, daha uzun uçuş süreleri ve gelişmiş güvenlik gibi...
  • YouTube’da Herkese Açık Kullanıcı Adı Nedir?

    01 Ekim 2022 Köşe Yazıları

    YouTube’un herkese açık kullanıcı adı, kullanıcıların sizi bulmasına ve sizinle bağlantı kurmasına yardımcı olan yeni bir özellik olarak dikkat çekiyor. Kanal adından farklı olarak, herkese açık kullanıcı adı her içerik üretici için benzersiz olacak. Böylece YouTube'da kişiye özgü kimliğinizi daha kolay oluşturursunuz. Kullanıcı Adları ve Kanal URL'leri Herkese Açık Olacak Herkese açık durumda olan kullanıcı adınız kanal URL'lerinde görünecek. Kişiselleştirilmiş olan URL, herkese açık kullanıcı adı için genel olarak belirleyici olacak. Herk...