Son Dakika
BJK SuperApp’in Lansmanı Gerçekleşti
Turkcell Mobil Uygulamasını Yeniledi
Siber Saldırılarda Sisteme Sızan Kötü Amaçlı Yazılımların Kullanımı Yüzde 168 Arttı
Yandex Reklam Tercihleri Araştırması’nın Sonuçları Belli Oldu
Özel Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Ziyaretçilere Açtı
Gastromasa Gastronomi Konferansı İstanbul’da Gerçekleşti
NASA, bilimsel olarak “müthiş bir gelişme” olarak adlandırdığı keşfini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Kızıl Gezegen’e gönderilen bilimsel inceleme uyduları ve yer araştırma araçlarının tamamının aktardığı veriler NASA için “büyük resmin” görülmesini sağladı. Özellikle sıcak aylarda mevsimsel akarsuların tuzlu su taşıdığı ve su yatakları oluşturduğu uydu görüntüleri ile de tespit edilmiş durumda. Yarıçapı dünyanın yarısı kadar olan ve Güneş’e uzaklık bakımında dördüncü sırada bulunan Mars gezegenine 1964 yılında Amerika tarafından başlatılan uydu gönderme projeleri Sovyetler Birliği’nin de işin içine girmesiyle bir rekabete dönüşmüştü. Ancak Amerika’nın zamanla arayı açması ve uzaydaki araştırmalarda neredeyse tekelleşmeye başlaması nedeniyle Mars gezegeni her zaman NASA’nın gönderdiği uydular ve yer araçlarıyla anıldı. İşte tüm bu ziyaretlerin olumlu bir faydası olarak gezegen üzerinde suyun bulunduğuna ilişkin kanıtların elde edilmesi herşeyi değiştirecek. Artık Avrupa Uzay Ajansı ve Çin’in uzay hamleleri gelebilir. Su ile birlikte hayat formlarının ilkel anlamda bile yaşıyor olması ihtimali, beraberinde güç savaşlarını da getirecektir. Çünkü su demek, aynı zamanda Mars’da değerli mineraller olabileceği anlamına da geliyor. Yakın gelecekte iklimlendirme ve uzay sehayatleri konusunda ciddi gelişmeler yaşanırsa Mars gezegeninin yerleşime açılabileceğini bile söyleyebiliriz.
Bilimkurgu filmlerindeki Mars şehirleri artık hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşebilir. Bu nedenle, önemi henüz çok anlaşılmasa da belki bu gelişme Ay’a ilk defa ayak basmak ile denk tutulabilir. Böyle bir bilimsel keşfe tanıklık ettiğimiz için kendimizi şanslı saymalıyız. Her ne kadar hayat koşuşturması, asgari ücretle geçinme, işe giderken yolda yaşadığımız stres gibi günlük hayatın reel şartlarının yanında Mars’ta su bulunması şimdilik bizi doğrudan etkilemese de Mars’a ulaşmak için geliştirilecek teknolojiler hayatımıza sağlık alanı başta olmak üzere bir çok açıdan yardımcı olacak. Şu anda kullandığımız bir çok elektronik cihazın uzay araştırmaları sonucunda bulunduğu düşünülürse, durağan bir döneme giren uzay keşiflerinde yaşanacak bir hareketlilik herşeyi olumlu etkileyecektir. Teknolojinin bu kadar ilerlemesi, belki de son 50 yıldaki uzay yolculuklarına yönelik AR-GE faaliyetleri sayesinde ortaya çıktı. “Mekikleri nasıl daha güçlü hale getirebiliriz” diye çalışırken bir baktık ki mutfaklarda teflon kullanmaya başladık. “Peki ya gezegenlerarası iletişim nasıl sağlarız” derken şu anda elimizdeki dokunmatik cihazlarla dünyanın her yeri ile görüntülü konuşabilme imkanı ortaya çıktı. Artık Mars’a insanlı seyahatin daha erken bir tarihe alınması konusunda Amerika’da senatoya baskı yapılacağı söylentileri ortalıkta dolaşıyor. Çünkü Mars’a ilk insanlı seyahat beraberinde bir güç gösterisine de dönecek. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu fırsatı kaçıracağını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz!
Gelelim Mars’ta bulunan suyun bizleri nasıl etkileyeceği konusuna…İlk bir kaç yıl sosyal medyada espri konusu olarak kullanılacaktır. Şimdiden tüm internette konuyla ilgili şakalar ve komplo teorileri konuşuluyor. Bir kaç aydan bu yana Mars’tan gelen yüksek çözünürlüklü fotoğrafları radikal bir kararla NASA yayınlamaya başlamıştı. Bu fotoğraflarda bazı görüntülere piramit, tavşan, hayalet, düşünen adam, Ufo, dans eden yaratıklar gibi ilginç benzetmeler yapılmıştı. Bunların sayısı katlanarak artacak. Gelişen görsel sanatlar sayesinde manipüle edilen fotoğraf ve videolara da ortaya çıkacak ve medyaya servis edilecek. Buna bağlı olarak Hollywood bu konuya daha fazla ağırlık verecek ve Mars seyahatlerini anlatan daha çok film çekecek, Amerika’yı Marslılardan kurtarmak için oyuncu kadrosu belirleyecek. Hatta şimdiden bu bilimsel buluşu temel alan filmlerin senaryosunun yazılmaya başladığını söyleyebiliriz. “2015’de NASA uyduları Mars yüzeyinde suyun varlığına dair kanıtı buldu” şeklinde akan bir yazı ile başlayan filmlerin gelmesi yakındır. Aslında tüm bunlar yeni bir ekonominin de oluşmasını sağlayacak. Devletler Uzay araştırmaları için nitelikli istihdam talep edecekler. Eğitime verilen önem artacak, yeni iş sahaları açılacak. Geliştirilen teknolojiler tüketici piyasası için şekillendirilecek ve yeni cihazlar olarak karşımıza çıkacak.
Dünyada savaşmayı ve birbirimizle uğraşmayı bir kenara bıraktığımızda aslında oldukça keyifli olabilecek bir dönem yaklaşıyor: Uzay Çağı! Bu dönem, son yıllarda yavaşlayan uzay araştırmalarına hız katması açısından çok önemli, çünkü insanoğlunun büyük bir sıçrama yapması uzaya seyahatleri ile bağlantılı. Bugüne kadar yaşanan deneyimler gösteriyor ki, bu dünyada birbirimizi yiyip duruyoruz. Yeni gezegenlerin keşfedilmesi, uzak galaksilere insanlı yolculuklar içimizdeki enerjiyi yansıtabileceğimiz olumlu bir mecra olacak. Diğer türlü bilimi savaşlar için nükleer bombalar ve ölüm makineleri üretmek için kullanıyoruz. Gerçi başka bir açıdan değerlendirdiğimizde, başka galaksilerde huzur içerisine yaşayan canlılara mutluluk mu yoksa hüzün mü götüreceğimiz de net değil. Eğer Dünyadaki mantıkla hareket edersek gidip başka gezegenlerdeki tüm canlılara savaş açarız. Çünkü karşı tarafı anlamak yerine öldürmek insanoğlu için daha kolay. Yine de Mars’taki yeni yaşam formları şimdiden bize heyecan veriyor. Ancak bu yeni yaşam biçimlerini daha üstün ve öldürücü silahlar yapmak için kullanmaya başlarsak, hatta onlar üzerinde denersek tüm bu keşiflerin hiç bir anlamı kalmaz. Akıllı bir medeniyetle karşılaştığımızda onları bir tehdit unsuru olarak algılayıp yok etmeye çalışırsak evrenin en tehlikeli canlı türü olduğumuzu tekrar kanıtlamış oluruz.
Evet, Mars’ta su bulundu. Belki yakında NASA yaşam formları bulduğunu da açıklayacak, belki de çoktan buldular ve üzerlerinde araştırma yapıyorlar. Yakında Mars’ta bir koloni kurulabilir, hatta bu koloni gelişen teknolojilerle MARS gezegeni yaşanabilir hale getirilirse şehirlere dönüşebilir. Ancak, insanoğlu aynı mantıkla hareket eder, Dünya’da yaptığı yanlışları MARS gezegeninde de tekrarlarsa her şey anlamını yitirir. Karşımıza çıkan tabloda, belki de yakın bir gelecekte; Mars’ın bir şehrinden gelen göçmenleri sınırda bekleten bir Mars Gezegeni yönetimiyle karşılaşır, Mars’taki su yataklarında kıyıya vurmuş gencecik bebeklerden bahsediyor oluruz. Tüm sorunları çözmek için de iki tane nükleer bomba atarız, bu iş olur biter…
Etiketler: Erkut Altındağ » Kızıl Gezegen » Mars » NASAİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları