Son Dakika
Yeni nesil teknolojiler, geride bıraktığımız yıla damga vurdu. Her yeni üretilen cihazın işleri kolaylaştırdığı bir gerçek; ancak kolaylaştırdığı işlerin çoğu da gereksiz. Daha kaliteli oyunlar oynamak, daha iyi paylaşım sitelerinde arkadaşlar edinmek, daha büyük ekranlı televizyonların karşısında zaman geçirmek, daha gürültülü hoparlörler kullanmak… Teknolojinin hedef gelişim alanı eğlence sektörü. Aslında tıp, mühendislik gibi alanlarda da önemli yenilikler oluyor ancak serbest piyasa ekonomisi tüketim üzerine kurulu olduğu için şirketler, müşterilerin yüksek ücret ödeyip satın alacakları ürünlere yoğunlaşıyor.
Küresel medya, gerçekleri göstermek ve halkı bilgilendirmek yerine bir perde çekerek gerçeklerin gizlenmesine çabalıyor, hedef saptırıyor. Ekonomik ve sosyal krizler yaşanırken sanat dünyası, futbol, politika ve benzeri konular vasıtası ile izleyenlerin görüş açılarına bir set çekiliyor, insanlar istenilen tarafa yönlendiriliyor. Gazetelerde son günlerde ne okudunuz? Domuz gribinin yayılışını, Roberto Carlos’un Brezilya’ya gidişini, sosyetik eğlence mekânlarını, araba fiyatlarındaki indirimlerin yer aldığı haberleri mi? Televizyonda ne izlediniz? Prime Time kuşağı dizileri, evlilik programları, düzeysiz yarışmalar ve Batı kültürünü yansıtan filmleri mi? İnternette haber sitelerinde ne ile karşılaşıyorsunuz? Şok edici araştırma bazlı haberlerle mi, yoksa manken ve sanatçıların müstehcen unsurlar içeren resimleri ile mi? İnternette bize sunulan hangi bilgiler gerçekten faydalı?
Teknolojinin, insanların işini kolaylaştırmak ve daha rahat yaşamalarını sağlamak için kullanılması gerekiyor. Aslında teknoloji ile yapılan bunun ötesinde gerçekleşen farklı bir olay: insanları sığ hale getirmek. Duyarsız, duygusuz ve mekanik insanlar. Teknoloji sayesinde daha fazla bireysel düşünüyoruz, toplumsal olaylara kaygısızlaşıyoruz. Kendimizi çevreden soyutluyoruz. İnsan olmamızı sağlayan niteliklerimizi yitiriyoruz. Asıl soru şu; yılbaşı gecesi eğlenirken, hangimiz halen Filistin’de devam eden katliamı düşünüyor olacak? Çocukların oyun alanlarına düşen fosfor bombalarını düşünerek eğlencemizi bölecek miyiz? Bombalanan büyükbaş ve küçükbaş hayvan çiftliklerinin nedenini sorgulayacak mıyız, yoksa iyi pişmiş hindiden tadımlık bir lokma mı alacağız? Eğer hayata aynen devam etmeyi, bir korku imparatorluğu kurmalarını engellememiz için hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı tercih ediyorsanız, bu bir üst bilinç değil, kaygısızlıktır. Belki direkt müdahale şansımız olmayabilir, ancak sözle bile olsa herkesi uyarmak bizim asli insanlık görevimizdir. Çaresiz, yalnız ve aç kalan bir kardeş halkın yaşadıkları kısa bir haber görüntüsü, gazete manşeti olmanın ötesine geçmek zorunda. Tüm dünyadaki katliamlardan hiç rahatsız olmuyorsak ve sözde savaş sebeplerinden şüphelenmiyorsak, sıra bize geldiğinde şikâyetçi taraf olmamızın bir anlamı kalmayacaktır. Eğer başka ülkelerdeki insanların yaşamları ve içinde bulundukları durum için yetersiz kalacağımızı düşünüyorsak, işe en yakın çevremizden başlayarak adım atabiliriz. Gandhi’nin de dediği gibi, ihtiyacı olan bir insana el uzatmak, onu kurtarmak demek, tüm dünyayı ve insanlığı kurtarmak demektir. Ülkemizin süper kahramanlardan ziyade, böyle “küçük kahramanlara” ihtiyacı var. Eğer huzurlu bir yuvamız ve masamızda sıcak bir yemeğimiz varsa, dışarıda birilerinin bizim için beklediğini unutmamakta fayda var. Eğer ekmeğimizi paylaşmıyorsak, hiçbir zaman doyamayız. Paylaşılan bir aştan daha lezzetli ne olabilir ki?
Etiketler: Erkut Altındağ » haber siteleri » İnternet » Prime Time kuşağıİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları