Son Dakika
Seksenler dizisini seyrediyor ve o dönemde yaşananlar size hiç yabancı gelmiyorsa çocukluğunuz ve gençliğiniz seksenli yıllarda geçmiş demektir. O dönemi birebir yaşayanlar çok iyi bilirler ki; hayat hep sokakta geçerdi. Komşuluk, arkadaşlık ilişkileri ve insanların birbirlerine karşı davranışları hep saygı doluydu. O dönemde esnaflık yapmak bile ayrı bir görgü isterdi. Hatta esnaf gelen müşterisini “yan komşum siftah yapmadı” diyerek 2000’li yıllarda “rakip” olarak adlandırdığımız aynı işi yapan komşusuna gönderirdi.
Mahallede bir ölüm olduğunda tüm mahalleliyi bir sessizlik ve hüzün kaplardı. Tanımasak bile ölen kişiyi evlerde ilk birkaç gün radyo ve televizyonun sesi kısılır, müzik açılmaz ve eğlence programları seyredilmezdi. Ölen kişinin cenazesi mahşer yeri gibi olur, ne kadar yoğun çalışılırsa çalışılsın cenaze töreni kaçırılmaz, kaçıranlara ve gelmeyenlere de iyi gözle bakılmazdı.
Kredi kartı henüz kullanılmadığından bir mal alınırken taksit yapılacaksa en az 2 kefil istenir ve herkes birbirine gönül rahatlığı ile kefil olurdu. Hatta birbirini tanıyan 2 insanın birbirlerine kefil olmaması ayıp sayılırdı.
Her kim ne işle uğraşıyorsa uğraşsın para kazanması için işinde çok iyi olmasına, büyük projeler gerçekleştirmesine, iyi bir ekip kurmasına, ciddi bir sermaye yatırımı yapmasına gerek yoktu. Düzgün çalışması etrafındaki iş yapanların onu desteklemesi için yeterliydi.
Para göstermek, parayı göstererek saymak, paralı olduğunu açıkça belli ederek gösteriş yapmak hiç sevilmez hatta bunu yapanlar toplum tarafından dışlanırdı. Yardım gizli yapılır, yardım yapılan kişi kendini kötü hissetmesin diye 40 dereden su getirilirdi.
Boza içmeye Vefa’ya gidilir ve leblebi ile tarçının muhteşem lezzetini damaklarımızda hissettiğimiz o keyifli günleri dostlarımızla paylaşır, dostlarımız ve sevdiklerimizle paylaşmadığımız bir şeyi ağzımıza koymazdık. Vefa vardı o zamanlarda, insanlar birbirlerine vefa gösterir ve kimse yapılan iyi şeyleri ve bunları yapan güzel insanları unutmazdı.
Şimdilerde o kadar çok şey değişti ki; Artık apartmanlarda yıllarca beraber yaşadığımız komşularımızı tanımıyoruz. Çocuklar sokakta oynamayı ve sokak oyunlarını unutalı uzun zaman oldu. Mahallede esnaf neredeyse kalmadı. Artık hayatın her alanında “hep bana hep bana” kuralı geçerli.
Yan koşumuz vefat etse zaten haberimiz bile olmuyor. Olsa bile çok fazla ilgilenmiyor ne cenazesinde bulunuyor ne de eğlence yaşantımızın temposunu 1 günlüğüne bile azaltmıyoruz.
Artık günümüzde yüksek teknoloji kullanıyor, bilgisayar, cep telefonu ve tabletlerimizden internete bağlanıyor, TV’deki yüzlerce uydu kanalından tüm dünya kültürlerine erişiyoruz. Sosyal ağlarda binlerce arkadaş ve takipciye sahibiz. Fakat sadece bir iş için bize kefil olabilecek birisini bulmaya kalksak çevremizde “bana kefil olur musun?” diyebileceğimiz hiç kimse yok.
Uzun lafın kısası, oldukça durgun geçen bir yaz mevsiminin sonuna geldik. Artık sektörümüz hareketleniyor ve yılbaşına kadar tempolu bir döneme giriyoruz. Sanırım geldiğimiz bu zaman diliminde toplum olarak sahip olamadığımız tek eksiğimiz var o da “vefa”. İşte bu yüzden ilk işim Vefa’ya boza içmeye gitmek olacak. Yıllar sonra ve hatta itiraf etmeliyim ki 25 yıllık iş tecrübemin ardından hayatımda önemli bir konuyu çok geç öğrendim: Vefa sadece İstanbul’da bozasıyla ünlü bir semtin adıymış…
Aykut Altındağ
Genel Yayın Yönetmeni
www.maxihaber.net
Hashtag: #aykutabiburada
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları